Aralık 31, 2010

Futbolun Bittiği An #31



Bayern'li yöneticilere sevgilerle. Herkese mutlu yıllar.

Kaynak : ntvspor.net

Aralık 30, 2010

2010 Türkiye Gol Krallığı


23 : Umut Bulut (TS)
21 : Alex (FB)
19 : Bobo (BJK)
17 : Necati Ateş (AS)
15 : Burak Yılmaz (TS)
14 : Milan Baros (GS), Herve Tum (İBB), Semih Şentürk (FB)
13 : Sercan Yıldırım (BS), Arda Turan (GS)
12 : Emenike (Kar), İskender Alın (İBB), Makukula (Kay-Man)
11 : Holosko (BJK), Turgay Bahadır (BS), Joshua Simpson (MS)
10 : Nihat Kahveci (BJK)

2010 yılında yapılan Süper Lig, Türkiye Kupası, Avrupa Kupaları ve Milli Maçları değerlendirilince bu tablo ortaya çıkıyor. 10 gol ve üzeri gol atanlar var sadece listede. 30'u kimsenin bulamaması ligin kalitesi hakkında fikir verebilir.

Hat-trick;
1 : Sercan, Alex, Baros, Umut, Simpson, Emenike.

Milli Formayı Giyenler;
14 : Mevlüt ; 7 : Nuri ; 6 : Tuncay,Halil ; 4 : Hamit.

Avrupa'da ilk 5 sıra;
59 : Messi
48 : Cristiano Ronaldo
34 : Luis Suarez
32 : Higuain, Tevez
29 : Eto'o

Oktay Mahmuti


Ekmeği ekmekçiye vereceksin, 2 ekmek de fazla vereceksin.

Aralık 29, 2010

Neden Geldim İstanbul'a? / Gökhan Emreciksin


İstanbul'a gelene kadar yetenek, İstanbul'dan sonra alemci damgasını yemiş bir başka örnek Gökhan Emreciksin.

Sadece 2 sene önce Ankara'da Galatasaray maçının tek ayakta kalanı, bir sonraki hafta ise İnönü'de Deli İbo'yu yoran oyuncusuydu Ankaragücü'nün. TV'de verilen bu 2 maçta herkesin dilindeydi. 2 hafta sonra İstanbul'un yolunu tuttu, popülaritesiyle beraber. Yaşı 24 idi ve herkesin aklında bir ama vardı.

Fenerbahçe'de ne yapacak diye beklemeye koyuldu herkes çünkü son 1 ayın genç yeteneğiydi. O da fazla bekletmeden alkolden kaybetti ehliyetini, diğerlerinden farklı olmadığını vurgulayarak.

33 yaşında Guti yapınca, olur diyoruz ama 24 yaşında bir Türk bunu yapınca olacağı buydu diyoruz. Fenerbahçe'de 12 maça çıktı Gökhan. 10'unda yedekten geldi. Sadece 2 maçta 90 dakika oynadı ve 6 ay içinde bu takımda olmaz diye düşünülmüş olmalı ki, Mehmet Topuz'un transferinde takasla Kayseri'ye gitti.


Kayseri'de kendine yer buldu ancak 2.devre Kayseri düşüşe geçince, biletlerden biri de O'na kesildi. Kadro dışı kaldı. Sene sonu Manisa'ya geçti. Manisa'da hoca değişiminden sonra sadece 5 maçta görev alabildi. Hikmet Hoca ile de yıldızı barışmadı. Bu sezon hiç bir maçta 90 dakika görev alamadı.

Yine İstanbul'un bir türlü önlenemeyen genç öğütmesine, engel olunamadı. Yıllardır ilerleme gösteremeyen Aydın'a, kendini bir türlü bilmeyen Batuhan'a verilen ödünler, İstanbul altyapısından olmayanlara tanınmamaya devam ediyor.

Türkiye'yi gram tanımayanlara, tonlarca para vererek alışsın diye beklerken, Onlar'a sarfedilen eforun yarısını bizdeki yeteneklere vermiyoruz. Yedekte,tribünde yabancı oturtuyoruz ama şu çocuklara sabredemiyoruz.

Biz bu filmi kim bilir kaç kez izledik, hala da sadece izlemeye devam ediyoruz. Gökhan 26 yaşında. İstanbul'da elinden tutma sonra özgüven bekle bu çocuklardan. Transfer dedikoduları var şu sıralar. Son 3 senede 5.takımı olacak dedikodular tutarsa.

Emre'nin dediği gibi 12-13 yaşından itibaren fanusta yaşayan bu çocukların kendilerine bir şey katabilecek kadar profesyonel olmaları gerektiğini kim öğretecek, abilerine bakınca resim apaçık ortada değil mi?

Baptista Malaga'da.


Baptista'yı da kaybettik. Kuranyi'nin sene başında Rusya'ya gitmesi, Aurelio'nun Türkiye'ye dönmesi, Ze Roberto'nun çok yaşlanması, Poulsen'in Liverpool'a gitmesi, transfer haberi hazırlamakta güçlük çeken medyayı gurbetçi futbolcular üzerine yoğunlaştırdı.

Ömer Toprak, Tunay Tosun, Taner Yalçın, bir türlü Bayern'den ayıramadıkları Hamit ve kardeşi Halil asparagasın yıldızları bu transfer döneminde.

Takımların savaşçı futbolcu isteği ise genelde Fransa'da oynayan Afrikalı ya da Afrika asıllı oyunculardan karşılanıyor. Dia-Niang ikilisinin üzerine transfer stratejisi değişen Fenerbahçe, siteden sadece siyahi oyuncuları yalanlamak zorunda kalıyor.

Galatasaray'ın free transfere alışması, Haldun Üstünel'in ayrılmasıyla sürpriz transferlerin sona ermesi, Ankaragücü'nden ayrılan 5 futbolcudan en az birinin Galatasaray'a gelmesi demek oluyor.

Beşiktaş'ın Portekizli çalıştırması, yeni spekülasyonların bu yönde olacağının göstergesi. Taraftarın da yönetime belli bir isim vermemesi, gazeteleri sıkıntıya soktu.

Zaytung haberi gibi oldu ama gerçekten bu transfer döneminde medyadan yeterli spekülasyonları göremiyoruz. Sene başı Avrupa'da yaşanan aşırı sirkulasyon bizimkileri de bayağı bir zorlamış.

Real'den ayrılması muhtemel Diarra bile hala bir takımla eşleşemedi bu dönemde. En büyük kozları takıman ayrılmayacağını açıklayan Forlan'ın Fener'e transferi gibi gözüküyor.

Aralık 25, 2010

Ömer Rıza


AZ'dan Arsenal'e giden Oğuzhan, Wengerin gözüne girer mi bilinmez ama Wenger'in gözüne giremeyen ilk Türk Ömer Rıza'dır. Londra'daki Kıbrıslıların bir başka temsilcisi.

96-99 arası Arsenal'in kadrosunda yer aldı ama sadece 1 kez League Cup'ta, Kasım 1998'de Derby maçının sonunda zaman geçirme değişikliği olarak oyuna girdi. Ardından bir çok takım üstüne Denizli-Trabzon yapıp şimdi İngiltere 5.ligi, National Conference'da Histon'da takılıyor. Hep genç gibi gelse de 31 yaşına gelmiş o bile.

3 kez patlama yapmaya yaklaşmış ama bir türlü beklenen gerçekleşmemiş çoğu Türk futbolcu gibi. Arsenal'in ardından West Ham'de de hiç forma giyemeden Denizli'ye gelmiş. Denizli'nin UEFA yılında biraz kendini göstermiş, Trabzon'a gidip Türkiye kariyerini bitirmiş. Ersun Yanal milli takım için izlemeye almış, 1 kez B Milli Takım'da forma giymiş. Kazım kadar şanslı olmuyor herkes.

Kariyerindeki önemli gazlardan birini Bergkamp vermiş. ADO Den Haag'da kiralık oynarken, Hollanda TV'sinde izlemiş Bergkamp ve bir çok futbolcunun kariyerini bitiren o sözü söylemiş; "Bu çocukta ışık var." .-Arsenal Magazine.

Herkesin oynamak istediği takımın arka kapısında kalmış hep ama 2 kez CL maçında ilk 18'deymiş. Bir başarı sayılmasa bile güzel anılardır. Arsenal'de 1 kez forma giymiş dedik, Ljungberg ile aynı maçta, genç Ashley Cole'ün maçı benchte tamamladığını düşünürsek, iyi başlıyormuş kariyer. Ama...

Trabzon'dan izinsiz ayrılma cezası da sıkıştırmış araya TFF'den. Aynı hastalık hala devam ediyor Trabzon'da.

Arsenal formalı resim o maçtan değil, sezon öncesi bir hazırlık maçından.

Aralık 24, 2010

Ders

Ali Tanrıyar'dan başkanlık dersi. Silinmeden izlesinler:)

Aralık 23, 2010

WWE Divas





Hala Madrid*


Sene 1996. Önceki 2 sezon üst üste Deportivo son maçlarda şampiyonluğu kaçırmış, Barça-Real hegamonyasının 11 yıla çıkmasını engelleyememişti. 96'da ise Real-Barça'yı zorlayan İspanyol Anadolu Takımlarından biri Atletico Madrid, Deportivo'nun hırpaladığı devleri geçmiş ve şampiyon olmuştu. 19 sene sonra sonra gelen şampiyonluk Atletico'ya ağır gelmiş, 4 sezon sonra Hasselbaink'in gol krallığına rağmen küme düşmüşlerdi.

Sene 2000. Atletico sonrası kısmen toparlanan 2 dev 3 sene daha şampiyon olmuş ama bu kez de Deportivo'ya geçilmişlerdi. Irureta'lı Deportivo'nun yanına, Benitez'li Valencia girmiş 31 yıl sonra bir yıl arayla 2 şampiyonluk yaşamıştı.

Bosman kuralının çıkmasının ardından yabancılara saldıran 2 dev ise olaya küçükler kadar hızlı adapte olamamıştı anlaşılan. O yıllarda İtalyan 3 büyüklerinin Lazio-Roma'dan darbe almalarına da şahit olmuştuk. Sadece kendi ülkelerinde değil Avrupa'da da yarı-finaller, finaller peş peşe gelmişti, tecrübesizliğe rağmen.

Ancak ne olduysa ondan sonra oldu. Son Valencia şampiyonluğunun ardından 3.lere 15-1-5-8 ve en son 25 puan fark attı Real-Barça ikilisi. Araya sadece 1 kez Villareal girdi, Rijkaard'ın son yılında. Bu sezon daha 16 hafta oldu ama aradaki fark şimdiden 8. İtalya'da da o şaşalı yılların ardından borç batağında iki klüp artık Lazio ve Roma.

Bosman'dan önce Avrupa'yı titreten Parma, Dortmund, Ajax, kendi evinde yenilmeyen Göteborg, Premier'in ilk ve tek sürprizi Blackburn Rovers, düşüşü en keskin yaşayan Leeds United. Hepsi Bosman Kuralı'nı, hayata geçiren 2 bayan delegenin bizden aldığı takımlar.

Dünyada kim ne için eşitlikten bahsederse bahsetsin, kısa bir dönemden sonra eşitliğin büyükten yana aşırı bozulmasına engel olamıyor ya da olmamak için tüm bu yasalar,kurallar konuyor. O dönemde yeni takımlar geliyor diye sevinirken, sonunun bu olacağını kimse tahmin etmiyordu sanırım. Son geldiğimiz nokta 2-3 hafta arayla hem Barça, hem Real aynı ligde oynadıkları takımlara 8 atıyor ama biz 8-0'lara değil de 1-0'lara daha çok şaşırıyoruz.

Demem o ki, bizde de çok benzer olaylar yaşanıyor. Kocaeli, Antep derken, birdenbire Sivasspor çıkageldi önümüze. Büyükler akıllanır dedik bu kez de Bursa tarih yazdı. Şimdi de Trabzon yıllara meydan okuyor. Aradaki fark 10 sene önceki 2.sınıf Avrupa takımları Avrupa Kupaları'nda şov yaparken, bizim rekabetimiz sadece ligimizle sınırlı. Ligimizin yeni liderleri Avrupa'ya, galibiyet almadan veda etti bu sezon. O kadar da olsun. Avrupa'nın 6.ligiyiz, üstten biri gelince kımıldayamıyoruz.

Büyüklerdeki yönetim hataları devam ededursun, bir kaç seneye bu geçici devrim sona erecek ve elbet büyükleri 'düzgün' yönetecek birileri çıkacak. Ülkedeki sporseverlerin %95'inin 3 büyüğü desteklediğini düşünürsek, bu tez bir gün gerçekleşecek. Bizde şu an İspanya'da yaşananlar ya da 10 sene önce Türkiye'de de yaşananlar gibi ilk 3'te sadece 3 büyükleri göreceğiz. Bugün önüne gelene içeride-dışarıda ezilen İstanbullular da, yeri geldiğinde rakip olarak gördükleri! ancak son bir kaç senedir bir türlü karşılaşamadıkları 'Avrupa Dev'leri gibi 8'lere başlayacaklar.

Çok absürd bir hayal gibi gözükse de, olacağı bu. 8 olmaz 4-5 olur ama ağır olur. Ekonomik gerçekler, güç dengeleri, nüfuzlu muhteremler ve kaçınılmaz kurumsallaşma, geleceği gösteriyor. Ülkesinde bu kadar desteklenen başka hiç bir kulüp yok Avrupa'da. (Zaten bizim kadar bir nüfus da yok.) Ellerindeki gücü farkeden birileri çıkınca da vay halimize. Sıradanlaşma başladığında tüm sene sadece 6 maçı bekleyeceğiz, diğerleri o maçlara hazırlık maçı olacak.

*Hala Madrid= Yürü bre Madrid.

Aralık 22, 2010

Luc Nilis


Futbolun futbol olduğu, yabancının yabancı sayıldığı zamanda, CM'de gol atmanın zor olduğu dönemde PSV'nin bombacısıydı. PSV'de dünya kadar golün üstüne, Ruud'la birlikte 2 sezonda 103 gol attılar sadece ikisi.

David Jones'un frikikte topu ayağında sektirip attığı frikik golünü görünce bugün Barbarossa Blog'da, direk bu golü atan, gördüğüm ilk adam geldi aklıma. Eurogoals'da izlerdik o zaman sadece Hollanda Ligi'ni.


Aston Villa'da 3.maçında kırılan ayağıyla bırakmıştı futbolu. Tek golü bildiğimiz türden gollerindendi ve Chelsea kalesineydi. Özledik bu tip Avrupalı golcüleri. Şimdilerde PSV altyapısında striker yetiştiriyormuş.

Alex Efendi


Gidecek mi, kalacak mı derken Alex bu sezon 19u ilk 11, 21 maça çıkmış. 12 gol 3 asist ama oyunda olduğu dakikalarda atılan bir çok golde pozisyonun yakınlarında, golleri tekrar izlerseniz, ya topun üzerinden atlarken, ya da atağı başlatan adam olarak görürsünüz.

Zaten Alex'siz dakikalarda sadece 3 gol atmış Fenerbahçe, hiç oynamadığı Konya ve kupada Ankaragücü maçlarında da 6 gol. Sonradan oyunda girdiği Trabzon ve Buca maçlarında ise skor 3-2 iken girmiş ama Alex de kurtaramamış Fener'i. Oyundan çıkarken galip ya da berabere durumda olduğu Beşiktaş, Kayseri ve Young Boys maçlarında Fenerbahçe gol yemiş. Yani yıllardır oyunu ileride tutacak adam tarifine %100 uyuyor Alex.

Bir dert var ortada. Ama o dert Alex'in gidip kalması değil gibi. Alex yokken gol atmakta bile zorlanan bir takımda, Alex'in tartışılması çok garip. Tartışılması gereken, bu kadroya rağmen bir türlü Alex'siz oynayamayan bir takım oluşturamayan Aykut Hoca olmalı sanırım. 17 maçta 9 gol atan takımdan bir maçta 3 gol yemek tartışılmalı. Eğer bu gidip kalma savaşıysa bu savaştan Alex'in galip çıkması muhtemeldir.

Bir Van Hooijdonk ya da yaptıklarına rağmen bir Lugano kadar sevilmeyecek belki ama Fenerbahçe tarihinin tartışmasız en yararlı yabancısı giderse, bizim Hagi'den beri aradığımız 10 numarayı Fenerbahçe de çok arayacaktır.

O da farkında bunların zaten, kendisi Türkçe konuşmamasına rağmen kızına İstiklal Marşı okutmak ya da Lefter için twitlemek bizim millet olarak en sevdiğimiz hareketlerdir.

Avrupa'da ya da memleketinde kazanamayacağı parayı vermek de bize göre tam. Bunun sebebi sadece vergi almamak bile olsa. Ama sonuna kadar hak ediyor mu deseler, kimlere tonlarca para verdik, Alex'e bundan fazlası bile helal derim. Dikiş tutturamayan yabancıların para kazanma memleketinde kazandığının hakkını veren ve izlenebilir sayılı adamlarından. Yürü Alex Efendi.

Aralık 21, 2010

Fenerbahçe Acıbadem


Voleybol'da en büyük kupa Fenerbahçe'nin. 2009/10 sezonuna ait maçlarda sadece 1 kez CL Final maçında yenildi Sarı Melekler, diğer tüm maçları kazandılar. Bir nevi bayan voleybolunun Barcelona'sı. Mehmet Ali Aydınlar'a ayrı bir teşekkür etmek gerek bu kupa için.

Son 11 senede 4.uluslarası kupa bayan voleybolundan. Bir yerlerde bir şeylerin doğru gitmesini görmek güzel.

By the way, Fenerbahçe Spor Kulübü tarihinin ilk uluslarası kupası. Ama gel gelelim, futboldaki her başarısızlığın ardından amatör branşlara sarılanlar, şu maçta bile orada değiller. Bundan sonra mümkünse sadece futbol takımının başkanıyım desinler. Asbaşkan düzeyinde temsiliyet de idare eder tabi.

Aralık 20, 2010

2010'da Süper Lig.


2010'da yapılan lig maçları dikkate alındığında Bursaspor en çok puan toplayan takım. Trabzonspor da 2. Kupa ve ligin Anadolu'ya gitmesi de tablonun yansıması.

En çok gol atan takım Fenerbahçe, en çok gol yiyen Kasımpaşa. En az yiyenler Bursa ve Trabzon. Başarının sırrı az gol yemekten geçmiş.

Beşiktaş 4, Galatasaray 7.sıradan giriyor listeye. Beşiktaş, Bursaspor'dan 18, Galatasaray 26 puan fark yemiş.

Gol kralı ise Alex. 2010'da Süper Lig'de 16 gol atmış. Umut 15, Bobo-Necati 13, Baros-Makukula-Emenike-Burak Yılmaz 12'şer gol, Tum ve İskender Alın ise 11'er gol atmışlar. Emenike yarım sezondan giren tek oyuncu.


Avrupa'da da durum hiç iç açıcı değil. 32 maçın yarısı ön eleme. 2010'a 2 takımla girip, 2010'un ilk turunda elenmiştik. Bu kez yeni yıla tek takımla giriyoruz. Fenerbahçe, Bursa ve Trabzon'un 2010'da Avrupa'da galibiyeti yok.

Milli maçlar da idare eder türden. Dünya Kupası'nı kaçırdığımızdan mütevellit sadece 4 resmi maç oynamışız. 2 galibiyet 2 mağlubiyet. 6 hazırlık maçı da eklenince totalde, 6 galibiyet, 4 yenilgi almışız. 15 gol atıp, maç başı 1,00 gol yemişiz elbet.

Aralık 12, 2010

Neyi Tartışıyoruz?


Sami Yen'de son 15 maç. 5 galibiyet, 3 beraberlik, 7 mağlubiyet. -2 averaj. Derbi galibiyet 0. Gol yemeden tamamlanan maç 2.
Baros yok, Arda yok, Elano yok. Olsalar ne kadar farkederdi. Rakibi kafada yenmek diye bir deyim vardı bir zamanlar. Ama kafada kaybetmek daha ağır basmış. O formanın içine kim girerse girsin, kafalar değişemiyor nedense. Sorun belli o zaman.
Neyse ümidimiz, topçu kardeşlerimizin yeni stadda kafaları değiştirmeleri. İş taktiğin, hocanın, oyuncunun çok ötesinde bir değişimde yatıyor.

Aralık 10, 2010

L-A-T-E


Adnan Polat :" 4 transfer yapacağız"
Ertuğrul Sağlam :"2 transfer yapacağız"

resim: charlie/lost

Romantik Serseri


Aralık 08, 2010

Kaderin Cilvesi?



Türk Telekom Arena'nın açılış maçı Ajax'la. Ajax başında Rijkaard ile gelse. Anket De Telegraaf'ın.

Tecrübe Çok Eski Bir Yalan


Tüm ülke Bursaspor'un bu sonuçları alacağını geçtiğimiz Mayıs ayından beri tahmin ediyor az çok. Sebebi de sadece bize has olan kıvırtma mekanizması olan TECRÜBE. Bende burada zaman zaman bundan bahsediyorum bu tecrübeden. Peki nereden geliyor ve nereden kazanılıyor bu tecrübe?

İlk Cl'ye katılan takım Galatasaray. Manchester'a deplasmanda 3 gol atıyor ama tecrübesizlikten CL'de son maçta atıyor ilk golünü. 2.sene tekrar Cim-Bom orada sonuç pek farklı değil ama galibiyet var. O sene 'Tecrübesiz' ManU gençleri 4 tane çakıyor Galatasaray'a.

Sonra 'tecrübesiz' Fener gidiyor. 7 puan topluyor. Sonra Beşiktaş 6 puan.

Bursaspor'da Sercan-Volkan-Ozan üçlüsü dışında takımın neredeyse tamamı uluslarası bir çok maça çıkmış. Ömer-Ali-Insua-Stepanov-Vederson CL deneyimli.

Ama hep oyuncular-takımlar tecrübesiz. Gruptan çıkmak için gereken stratejiyi falan geçtim, takımına gol attırma becerisini bile sağlamayan hocalara kimse bir laf etmiyor. 12 maçta sadece 1 kez galip gelen Denizli'ye, 8 yiyen Ertuğrul Sağlam'a ya da her hangi başarısız bir hocaya tecrübesiz ya da bu işi bilmiyor diyen çıkmıyor. Zico çok dandik hocaydı da çeyrek finale taşıdı Fener'i tarihinde 2.kez.

2 gol 1 puan alan takımı neredeyse göklere çıkaracağız, son maçında o puanı alabildi diye.

Tecrübe bizim her zaman yaptığımız gibi başarısızlığa kılıf uydurma çabamızdan başka bir şey değil. Takım kötü olabilir, futbolcular maça çıkarken dizleri titriyor olabilir, oyuncular çok genç olabilir ama şampiyon olmuşsanız bunları da aşmış olmanız gerekmiyor mu? Bir şehire büyük takım gelsin diye mi katılıyoruz biz Avrupa Kupaları'na?

Alayınızın....


1 Puana seviniyorsak, vay benim ülkemin haline. Nerede Boliç, nerede Tello, nerede Davala. Teşekkürler Türk Futbolu. Nerede dünya kulüpleri, nerede Fatih Hoca, nerede Hakan Şükür, nerede ileriyi gören 3 büyükler, nerede Elano, nerede Stoch, nerede Guti. Bizi CL'de temsil edemeyen herkese teşekkürler.

Aralık 06, 2010

Kondisyon.

Maçtan önceki olaylar, Volkan'ın kırmızısı, sahaya dalan vatandaş gibi birçok tartışma konusu çıktı maçtan ama tarafsız bir gözle izleyince Bursa'nın kondisyonu bayağı bir dikkatimi çekti. Galatasaray-Bursa maçında pas geçmişiz ama Bursa'nın geçen seneki şampiyonluğunun ardında yatan en büyük gerçek budur herhalde.

Defansta doğru dürüst pozisyon vermemelerin ardında, çok iyi oyuncuların olmasından çok, adam kaçıranın, kaçırdığı adama yetişmesi yatıyor. Ya yetişiyor, ya da başka bir arkadaşı oraya geçiyor. Adamı kaçıran da o başka arkadaşının yerine geçiyor. Rakipler de maşaallah çok yavaş oynadıklarından, Bursa'nın eksiğini görmek için CL maçı bekliyoruz.

Geriye de düşseler, önde de olsalar, takım 90 dakika koşuyor. 10 kişi iken bile zor pozisyon verdiler. Zaten dönen toptan geldi gol. Bu da defansın kalitesini ortaya çıkarıyor. Ama bizim lig 60 dakikalık maçlardan oluştuğundan, Bursaspor iyi gibi gözüküyor. Maçın sonlarında yakalanan kontra atak şansında Beşiktaşlı yorgun futbolcuların düştüğü hali gördük.

Beşiktaş çok önemli 3 maçı 1 hafta içinde oynamış da olsa, maçın başından sonuna koşan, mücadele eden Bursa'yı da kutlamak gerek. 3 büyüklerin bir kaç yıldır düşen mücadele gücünü de bize göstermiş oluyor Bursaspor. Sivasspor da benzer bir savaşçı takımdı, kendileri gibi mücadele eden Belediye'ye yenilip belki de şampiyonluğu kaçırmışlardı.

Avrupa'da kondisyon yetmiyor elbet, sonuçlar ortada. Hem çabuk oynayan, hem de biraz yaratıcı takımlar, sadece koşan takımları hallaç pamuğu gibi atıyor. Çok akıllı iseniz, topu koşturursunuz, kendiniz fazla yorulmasınızda olur ama bu topraklar, o oyunu anca TV'de görür.

Aşağıda STSL (sol-üst), La Liga (sağ-üst), Premier (sol-alt)ve Serie A (sağ-alt) gol dakikaları var. Son 15 dakikalarda gollerde ciddi farklar var. İlk kare bizim lig ve ilk 15-son 30-son 15 dakika arası pek fark yok. Diğer liglerde son 15lerde dayanamayan takımlar golü görüyor kalesinde. Biz de ise Bursaspor, bırakın son 15 dakikayı, 2.yarıda yediği tek golü Beşiktaş'tan yiyor 15.haftada. Diğer 3 ligin 38 maç yaptığını düşünürsek, biz de 20 takıma dönersek, ne dökülür takımlar, Allah bilir.


Premier'deki bu aşırı son dakikacılığı pazarlamaya bağlayasım geliyor. Kime sorsanız, 'dün bi maç izledim, son 5 dakika acaipti' lafını duyarsanız. Eğer bunu NBA'e benzer bir pazarlama politikası olarak hazırlamışsa, Premier League Yönetimi'nin ellerinden öperim, net. (NBA'deki, 3 sayı atılmasın, heyecan kaçıyor stratejisi gibi bir showbiz mantığı olabilir mi?)

Aralık 05, 2010

Harry Kewell.


3-4 hafta önce, sakatlıktan yeni çıktığı dönemde, Hagi'nin göndereceği adamların içine kondu, medya tarafından. Ama son Beşiktaş maçında Cenk'in yardımıyla gelen gol sanki Kewell'ı ayağa kaldırmış. Dün gece de golü, pozisyonları hatta son golde Hakan Balta'ya gidip, kendilerini bu hale getirenlerin başlarından birini kutlayabilecek kadar da delikanlı.

Delikanlılık ülkesinde, kaptan herkesle takışırken, bir yabancı da tam tersine herkes ile kucaklaşıyor. Zaten takımın saha içi lideri gibi davrandı dün akşam, direktifler hep O'na verildi. Dün geceki maç bir göstergeyse, bu takımdan son gidecek 2 adam Kewell-Neill'dir.

Aralık 03, 2010

Futbolun Bittiği An #29


Sıra Hakemlerde.


Rijkaard, yabancı oyuncular derken sıra hakemlere geldi. Gidenlerin ardından hiç bir şey düzelmeyince, ibrenin kimi gösterdiği de belli olduğundan, hakem hataları ortaya atıldı, dersi kaynatmak için.

Haklılar mı? Evet, ama bu Servet'in Trabzon ve Manisa maçlarında yaptığı hataları ortadan kaldırmaz. Ankaragücü maçında önünden geçen toplara müdahele etmeyen adamların ya da auta giden topa müdahele etmek için penaltıya sebep olan Ali Turan'ın hatalarını da unutturmaz.

Hakemler bir çok maçta saçma sapan hatalar yapıyorlar. Bazen art niyetli oldukları anlaşılıyor, bazen 2 tarafa da beraber saçmalıyorlar. Hakemlerdeki bu sıkıntı, uluslarası maçlarda uzun yıllardır doğru dürüst yer almamaları olarak karşımıza çıkıyor. Bu sene Bülent Yıldırım ve Cüneyt Çakır'ın yönettikleri derbilerde bile ciddi hata yapmamaları aslında hakemlerin kötü olmadıklarını ve üst düzey maç yönetebildiklerini de göstermiyor mu? El Clasico'daki gibi Messi-Carvalho pozisyonunda Messi'ye kart çıkaracak kadar da yürekli midirler, onu bilemeyiz tabi.

Bu şartlarda bakınca olay, 'Futbol sadece futbol değildir' felsefesinin arkasında gizli. Bir şeyler dönüyor çok açık. Ama madem böyle bir durum var, neden yarı yolda hoca değiştirirsin o zaman. Neden 14 hafta 7 mağlubiyet beklersin hakemleri ortaya atmak için? Çok ciddi bir iktidar sorunu var o, kendilerini ele veriyorlar. Türkiye'nin 3 büyüğünden biri olup, elindeki gücü yönetememek zor zanaat.

Sonunda eskiden görmeye alıştığımız gibi, bu serzenişten sonra, hakemler bize karşı biraz düzelir ama giden puanlar çoktan gitmiştir. Hedef falan da kalmamıştır. Bu saatten sonra hakem hatası yapmaya da gerek kalmamıştır. Listeye bakınca hak vereceksiniz ama bu takım o pozisyonlar lehine dahi olsaydı, o maçları kazanabilecek güçte miydi? Onu da düşünmek gerek.

Maçlar ve hatalar;
1.Hafta: Sivas-GS (2-1)
Hakem: M.Kamil Abitoğlu
45. dakikada Emre Çolak’ın ceza sahası içinde düşürülmesi sonucu verilmeyen penaltı.

2. Hafta: GS-Bursa (0-2)
Hakem: Abdullah Yılmaz
43. dakikada Volkan Şen’in yerdeyken topa eliyle kasten dokunmasına rağmen ikinci sarıdan oyun dışı bırakılmaması. (Volkan bir sonraki hafta 80.dakikada Sivas'a gol atıp, skoru 1-0 yapmıştı.)

7. Hafta: Karabük-GS (2-1)
Hakem: Aytekin Durmaz
Maçın 45. saniyesinde Lucas Neill-Emenike mücadelesinde Galatasaray’ın aleyhine verilen penaltı hatalı. Pozisyonda yardımcı hakemin devam kararını görmezden gelen hakem Aytekin Durmaz’ın Karabük’ün ikinci golü öncesi yine yardımcısının önünde olan ve devam dediği pozisyona faul çalması.

8. Hafta: GS-A.Gücü (2-4)
Hakem: Tolga Özkalfa
Ankaragücü’nün 3’teki ilk golü öncesinde top durmadan oyuna sokuldu, hakem Özkalfa kural hatası yaptı.

11. Hafta: Trabzon-GS (2-0)
Hakem: Halis Özkahya
65’te Pino’ya atılan pasa yardımcının devam verip koşmasına karşın, Halis Özkahya’nın düdüğünü çalarak net pozisyonu kesmesi.

12. Hafta: GS-Manisa (0-2)
Hakem: Fırat Aydınus
8. dakikada Kewell’ın şutunun ceza sahasındaki Isaac tarafından elle kesilmesi. Hakem Fırat Aydınus bu pozisyona devam kararı verdi.

13. Hafta: Kayseri-GS (0-0)
Hakem: Barış Şimşek
19’da Elano’nun ayağına basılması ve verilmeyen penaltı. 39’da Elano’ya ceza sahasında kalkan ayağa verilmeyen çift vuruş. 76’da yine Elano’nun frikiğinde, barajdaki Zalayeta’nın topu dirseğiyle kesmesi ve verilmeyen diğer bir penaltı.

Kaynak : Milliyet.

Aralık 02, 2010

Geçmişi Unut(-ur)mak.


Beşiktaş maçından 2 dev pankart. Sami Yen'deki 46 yıllık maziye ithafen son derbi için hazırlanmış, belli ki Türk Telekom hazırlatmış. Buraya kadar tamam. Ama sonrası, o pankartları orada açanlara gider yapmak.

8 maç yazılmış skorlarıyla, 2000 senesinden maç yok. Yani son dakika Milan'ı yendiğimiz ya da Leeds'i 2-0 yenerek, turu Ali Sami Yen'de geçtiğimiz maçlar. Belli ki Olympiakos, PSV ya da yenip de elendiğimiz Roma maçları daha önemli onlara göre. Kulübün UEFA2000'i artık dillendirmek istemediğini biliyoruz ama bu kadar da değil. Neden dillendirmek istemediklerini, neden unutturmak istediklerini tahmin etmek zor değil sanırım, gidişata bakınca anlaşılıyor.

2.mesele, çok önemli olmasa da, renkler. Pankartlara konan TT logoları neden mavi?. Sorun mavi olması değil tabi, her takım için renk değiştiren TT'nin Sami Yen'e sarının yanına kendi renkleri ile gelmesi sorun. Bunun da cevabını aşağıdaki resimdeki bayan arkadaşımız versin. Maçları, kupaları bırakın renkleri bile unutturmaya çalışıyorlar. Sarı-kırmızının palyaço şapkasında olması da manidar.

Aralık 01, 2010

Şimdi Ne Yapıyorlar? #6

Sadece 9 ay önce çekilmiş bir takım fotoğrafı. Sadece 2'si kaldı. Onların da geleceği meçhul.

Sol baştan;
Mehmet Topal - Valencia'da.
Keita - Arap Yarımadası.
Caner - Anadolu Yakası.
Gio - Tottenham ama Dünya Kupası'ndan sonra pek gözükmedi.
Mustafa Sarp - Artık tribünde.
Elano - Memleketine döndü.
Uğur - Başkentte.
Neill - Bir ayağı çukurda gibi.
Emre Güngör - Antep'te.

El Clasico.

Ama bu, son 10 senede 11 Brezilyalı göndermenin El Clasico'su. Juan Figer yanlış kulüple çalışıyor. Lincoln'den sonra 'Artık Brezilyalı istemiyoruz, sorunlu oluyorlar' ifadeleri dün gibi aklımda. Ama hemen ardından gelen Elano ve Jo transferleri de cepte. Wikileaks'ten bir belge çıkar mı bize de?

Sondan başa;
Elano - Mutsuz.
Jo - Alemci.
Lincoln - Sorunlu.
Flavio Conceiçao - Çok para alıyor.
Cesar Prates - Hatırlamıyorum ama uyum sorunu falandır kesin.
Christian - Gol atamıyor.
Felipe - Sorunlu.
Batista - Para için galiba.
Capone - Yaşlanmıştır.
Taffarel - Yaşlı.
Jardel - Koşmuyor.

Hayatla CM Oynamak!



Al adamı oynat bir sene, ortalaması 7,5'un altındaysa, gol ve asist sayısı da azsa sat gitsin. Yenisini alırsın. Ama €7,5m ödediğin adam, hem de reputation'ı iyiyse, €2,9m'a satarsan 'unrealistic'i yersin müdür. 4 unrealistic de şampiyon bile olsan seni götürür.

Ama biz CM oynamıyoruz, gerçek dünya biraz daha farklı olmalı. İstikrarı transferde yakalamak pek anlamlı değil. Hele senede 2 hoca değiştiriyorsan, her hocaya ayrı oyuncu alacaksan, bu tablo takımı batırır, 2012 kuralları falan da kalmaz.

Tabi resmi siteden alternatif geliştirilmiş hemen. Biz zarar etmedik be aslanlar demek için rakamlar atılmış ortaya.

€9,1m ve $12k'dan kurtulduk deniyor duyuruda.

Peki bu adama €7,5m bonservis verdin, üstüne de €2,5m yıllık verdin, bir de €1,3m yarı yıl için ödemişsin. Etti mi €11,3m.

Santos'dan aldın €2,9m, adam €1,6m, menajeri de €200k'dan vazgeçmiş. Total €4,7m.

Aradaki fark €6,6m. Bu da zarardır müdür.

Gelecek dönem tahakkuk edecek borcu niye yazıyorsun. Zaten göndermişin artık o borç zaten tahakkuk edemeyecek.

€6,6m'lık zararın tek kurtulma şansı, Santos'un Elano'yu 13 ay içinde €16,1m'a satması. Gelecek transferden elde edilecek karın %50'si gelecekse eğer. Ama 1 Ocak 2013'te satarsa güle güle paralar ki, yazın transfer olmazsa 'next transfer window will be opened in 1 Jan 2013'. Madem Cm oynuyoruz, kuralına göre oynayalım.

Aman banane. Akacak paralar Arena'dan. Yenisini alırız, alırız da biz o stada kimi izlemeye gideceğiz, o meçhul! Beşiktaş'tan da alacak free oyuncu kalmadı.

PS. İyi tarafı, numara takıntısı olan benim için, '9' numaranın olası bir forvet tarafından giyilecek olması. Hilbert'e de kılım 9 yüzünden.

Kasım 30, 2010

5



El Clasico'dan çıkan 5 sonuç.
1-Messi > CR7
2-Mourinho'nun zamana ihtiyacı var.
3-Cruyyf'un varisi Guardiola.
4-Xavi Xavi Xavi
5-David Villa €40m'ya değer.

Kaynak:5 things we learnt or had confirmed in Monday's Clasico/Reuters.
Related Posts with Thumbnails