Temmuz 10, 2010

Atan Alır Kampanyası.

Ülker reklamından sonra Akbank Kampanyasındayız:)

LeBron James vs. AS Roma.

LeBron James 5 yılda $600m kazanmaya Miami'ye geçti. Roma ise €325m borç yüzünden bankaya devroldu ve satılmayı bekliyor. Yeni Kıta'nın eskisinden kaç yıl ileride olduğunu siz düşünün.
Miami LeBron'dan önce Bosh'u kadrosuna kattı, bir de Wade'le kontrat yeniledi. Buna benzer hareketi yapan Avrupa'dan futbol klüpleri çok kısa bir süre sonra iflasın eşiğine gelip, satışa çıkıyor. Daha da kötüsü alan olmuyor. Portsmouth, Newcastle, Liverpool şimdi de Roma. Roma 9 sene önceki şampiyonluğun yaralarını saramadı bir türlü. Bir ara Vatikan almak istedi, borç fazla geldi. €700m borçlu ManU'nun akıbeti meçhul. Herhangi bir sahibi olmayan Barcelona ise maaşlar için €150m'luk kredi başvurusu yaptı. Abrahamovic Chelsea'nin borçlarını cebinden ödeyerek sildirdi. Betis €18m'a satıldı. Mallorca icrada.
Sorun sadece yıldızları alıp, başarılı olmakla kalmıyor. Asıl problemler yıldızları aldıktan sonra başlıyor. Bonservisi ve maaşlarını kulüp ödüyor Avrupa'da. LeBron'da ise durum çok farklı. $100m Miami'den, $500m sponsorlardan. Nike, McDonalds, Gatorade dahil 7 firma. Bizim takımların $3-5m için 100 yıllık çınarların basket, voleybol takımlarına kahve-çikolata-hastane ismi vermelerini düşününce, sponsorların harcadığı rakamlar biraz iyi.
Futbolda Messi, Ronaldo dünyayı kasıp kavururken, Beckham Efendi zamanında LA'e $5m takımdan $40m sponsorlardan ödemeli maaşa imza attığından, yattığı yerde bile onlardan fazla kazanıyor. Avrupa'nın bu sisteme hala geçmemesini de Amerika'da hayatın daha hızlı yaşandığı olarak açıklayabiliriz.
Bu paralar konuşulmaya başlayalı 13-14 yıl oldu, ancak sistemde bir değişiklik olmaksızın Avrupa aynı çizgide gidiyor. Dortmund'lar, Juventus'lar, Roma'lar siliniyor. Bizde yakınlık sebebiyle Avrupa'nın gölgesinde, 5 yıl geriden takip ediyoruz. Şu an belli bir borç batağına saplanmış büyükler ve bu sene onlara katılmasını beklediğim Bursaspor çok kısa bir süre sonra yer ile yeksan olma adayı. Sporda kâr olmadığını ya da bu şekilde kâr edilemeyeceğini anlamaları için batmaları gerekiyor belki de, ki Avrupa hala anlamadı, aynı tas aynı hamam gidiyor.
Amerika'nın sporu Showbiz çanağı içince eriterek, sponsorlara yük bindirmesi kulüplerin mali saçmalamasını da engelliyor. Tabi bir stratejileri olduğundan, patron değişse bile, takımlar gelecek yılları planlayabiliyor. Bizim kulüplerde başkanın yarın ne söyleyeceği bile belli olmadığından onlara yetişmek uzunca bir zaman alacak, hatta iyisi mi yetişemeyeceğiz diyelim, kestirip atalım.

Temmuz 08, 2010

Lorik Cana Galatasaray'da.

Top yapabilen bir ön liberoya sahip olduk sonunda. Priştineli, Kosova Arnavutudur. Tahminen Türkçe de biliyordur. İzmir'de de bir çok akrabası olması muhtemel. Soyadı Çana diye okunur. Lausanne-PSG-Marsilya derken geçen sene €6m civarı Sunderland'e geçip neredeyse maçların tümünde oynamıştır.
Yapılan önceki transferlerin aksine oynadığı takımlarda herhangi bir sorun çıkarmamış, kiralanmamış, kadro dışı bırakılmamıştır. PSG'de antrenör değişikliği sonrası 2.plana düşse de hemen Marsilya'ya geçmiştir. Marsilya'da kaptanlık yapmış, Sunderland'de de ilk senesi olmasına rağmen 2. kaptanlığa yükselmiştir.
2003'te Arsenal'e gitmesi pasaport engeline takılmıştır. Sakat da değilse Galatasaray için iyi transferdir.
Bana göre en önemlisi adaptasyon sorunu yaşamayacaktır. Kosovalılar Türkleri çok sever, Türkçe bilir ve aşağı yukarı aynı tarzda bir yaşamları vardır. Hayırlısı olsun. Diğer 4 taneyi de heyecanla bekliyoruz bundan sonra.

Temmuz 06, 2010

Bundan Kelli İdolüm Selçuk Şahin'dir.


Önce Ebru Polat şimdi de adını okumakta zorlandığımız Yunan güzeliyle. Muhtemelen kısaca Alex diyordur.
Fenerbahçe'de oynamanın avantajını en iyi Selçuk kullanıyor muhtemelen. 7 senede 3,5 senelik oynayarak fazla yorulmadan, üzülmeden, gözü kapalı vurduğu şutların gol olması ve derbilerde kornerden gelen toplarla ön direkte buluşabilmesinin etkisiyle yerini koruyor. Yanlış hatırlamıyorsam bir de Gallardosu var. Mis. Fataliteyi de Milica Daboviç'le yaparsa oynadığı futbola laf etmem ömür billah.
Aramızdaki en büyük farklar, benden biraz daha esmer, biraz daha kıllı. Muhtemelen biraz da romantik:) Bir de benim bir türlü alamadığım bir Schengen var, o ayrı:))

Irina Sheik





Haldun Üstünel vs. Adnan Sezgin.


Galatasaray'ın transferde şimdiye kadar pek bir para harcamaması transferlerin gidenlerin paralarıyla yapılacağını gösteriyordu zaten. Stoch'a verilecek €5m muhtemelen Mehmet Topal'ın transferinden gelecek paraya bağlanacaktı. Keita'nın gidişi de başkalarının gelişini müjdeliyor bir yerde.
Ancak bu transferin Haldun Üstünel'in futboldan istifasının ardından gelmesi, istifa karmaşasının içeriğine bu transfer tartışmasını da eklemeyi gerektiyor sanırım. Haldun Üstünel ile Adnan Sezgin'in yetki tartışması hep gündemdeydi. Adnan Sezgin'in tecrübesi ile Haldun Üstünel'in taraftarlığı hep ters düştü birbirine. Burada da Keita kalsın diyen taraf olduğunu düşünüyorum Üstünel'in.
Bir de Haldun Üstünel'in yaptığı transferlerden sadece Baros, Kewell ve Neill'den tam olarak verim alınması, Elano, Keita, Leo, Jo, Gio, Lincoln, Linderoth, Meira gibilerinin hep sorunlu çıkması da yolları ayırmış gözüküyor. Skibbe-Bülent değişiminde de Adnan Sezgin'in Skibbe kalsın uyarısı geçersiz kalmıştı ve Bülent gelmişti. Geçen haftalarda soyunma odasında Lincoln-Haldun Üstünel polemiğinin gün yüzüne çıkması işleri biraz daha karıştırmış olabilir. Stoch transferi için Üstünel'i suçlamak anlamsız, fazla para veren alacak adamı.
Sonuçta bu sene transferleri gazetelerden öğreneceğiz. Günlerce yazılacak ardından transfer olacak gibi. Elano transferi gibi gecenin 3ünde transfer öğrenmek artık zor.
Diğer yandan da 2 senedir işlerin kötü gittiği futbol takımının bu kadar kötü olmasını yönetime bağlıyordum, belki o konuda biraz değişiklik yaşarız diye umut ediyorum.
Şirketlerin birleşmesi sonrası yetki azalması çok yalan bahane istifa için. Öyle bir durum varsa futbol şube başkanı seçimle değil atamayla gelir, O'nun da adı bellidir.
Related Posts with Thumbnails