Eylül 26, 2009

UEFA'dan 40 maça inceleme.


UEFA Disiplin Komitesi Avrupa ve Şampiyonlar Ligi'nde oynanan 40 maça özel bir ekiple inceleme başlatmış. Maçların çoğu Doğu Bloğu'ndan. Geçen sezon 25'miş bu rakam. Ama alt turlarda neler döndüğüne şahit oldum. İnananasım gelmiyor ama bir bakıma da akılcı.
Son Arnavutluk Kupa Şampiyonu UEFA EL 2.ön elemede Motherwell'le eşleşti. İlk maçı kendi evinde 1-0 aldı. Motherwell 1 penaltı kaçırdı. Rövanşta maçı 8-1 kaybetti. Rövanş için Arnavutluk klübü oyuncuları,başkanı dahil yüksek farka bahis oynadıkları dönüyordu halk arasında. Çünkü o turu geçseler bir sonraki turu geçmeleri imkansız gibi birşeydi. Onlardı kendilerine fark yedikleri için bir prim vermiş oldular bir nevi.

Şampiyonlar Ligi Gelirleri


2008-09 Şampiyonlar Ligi tahmini gelirlerini açıklamış World Soccer. Kupayı alan Barça €29,1m, finalist ManU €42m. Çeyrek finalde elenen Bayern Münih 2. sırada. Bu gelirler primler+medya payı olduğunu tahmin ediyorum, net açıklanmamış kaynaklarda. Ancak merchandising gelirleri de dahil edilmiş olursa o zaman bu rakamlar çok az kalıyor. Bir sene önce hesaplanan ManU herşey dahil €138m kazandığı idi Şampiyonlar Ligi'nden. Chelsea'de €102m. Sonuçta en büyük 2 gelir kaleminden biri bu Şampiyonlar Ligi. Fenerbahçe galibiyet alamadan €13,3m ile 21.sırada. Mehmet Topuz'a gitti büyük kısmıda. Bu sene nelerin kaçtığı apaçık ortada.

Rüştü, Uefa.com'un konuğu


Bu haftaki uefa.com Q&A'in konuğu Rüştü Reçber. Q&A, uefa.com okuyucularının Avrupa'nın yıldız futbolcularına soru sordukları bir platform. 2002 Dünya Kupası ve Euro2008'deki kahramanlardan biri olarak bahsedilmesi göğsümü kabarttı okuyunca.
İlgilenler için uefa.com

17 Mayıs, Galatasaray ve Rijkaard


17 Mayıs'ta Galatasaray ilk uluslararası kupasını, UEFA'yı, Rijkaard'da teknik direktörlük kariyerinin ilk uluslararası kupasını, Şampiyonlar Ligi'ni, hem de Arsene Wenger'in Arsenal'lerine karşı kazandılar. Biri 2000'de bizi sevince boğdu, biri de 2006'da aynı gün Barça'lıları. Arsenal tarihininde en kötü günü oldu. Şimdi kazananlar aynı yerde buluştu. Kupalar da buluşsa ya aynı yerde.

Eylül 25, 2009

Hızlı Koşan At


Bu kez de Filenin Sultanları Polonya'da. Avrupa Voleybol Şampiyonası'na 3-0'lık Fransa galibiyeti ile başladılar ama, sonları 12 Dev Adam'a benzemez inşallah. Polonya'dan bir madalya alalım artık be. Yarın İtalya maçı var 4'te. Bu arada bu sene tüm sporlarda Avrupa Şampiyonaları Polonya'da mı acep?

Hazırlanın...


9 yıldır fakir ve uyuyan Aslan döneminde bile gelir şampiyonluğunu sportif farka (Hâlâ 2 takım da 17’şer şampiyonlukta) dönüştüremeyenlerin bundan sonra da Avrupa rekabetinde pek bir şansı yoktur. Klüplerin ekonomileri ile ilgili yazısından,Serdar Ali Çelikler-Habertürk

Yazının devamı da burada. Şiddetle tavsiye ederim.

Frank'in Teknik Direktörlük Geçmişi


İlk geldiğinde Barcelona ve Hollanda Milli Takım'ındaki başarıları göz ardı edilip Sparta'yı küme düşürmesi ve Galatasaray'ın Barcelona olmadığı konuşuldu oldukça bir süre. Hala da emin olamayanlar veya emin olmak isteyenler mevcut. Şöyle az biraz araştırınca bayağı ciddi bir geçmişi varmış aslında abinin. Enteresan başarıları ve ödülleri de.
Hollanda Milli Takımı'nda Koeman ve Neeskens ile birlikte Guus Hiddink'in yardımcılığını yaptıktan sonra 1998'de takımın başına geçmiş. Euro 2000'de yarı finalde İtalya'ya penaltılarda elenerek veda etmiş kupaya. Kupanın ardından istifa etmiş hemen.
2001-02 sezonda Sparta Rotterdam'ın başına geçtikten sonra klübü tarihinde ilk kez küme düşürmüş. Sparta ülkenin en eski profesyonel futbol klübü. Ardından işine son verilmiş.
2003'te Laporta'nın başkan seçilmesi ile Barcelona'nın başına geçiyor Rijkaard. Başlangıç pek iç açıcı değil. İstikrarsız sonuçlar 5-1'lik Malaga mağlubiyeti ve Nou Camp'ta Real'e 2-1 kaybetmesi taraftar tarafından istenmeyen adam ilan edilmesini sağlıyor. Laporta'nın sabrı ile o sezon 2.liğe kadar yükseliyor Barcelona. UEFA'da 4.turda Celtic'e kaybediyor aynı sezon.
Bir sonraki sezon şampiyonluk geliyor. Şampiyonlar Ligi'nde Mourinho ile ilk eşleşmesinde kaybediyor Rijkaard 2.Turda. Ertesi sezon Şampiyonluk ve Şampiyonlar Ligi dublesi geliyor. 2.Mourinho eşleşmesinden galip ayrılıyor bu sefer Rijkaard.
2006/07'de Ronaldinho, Eto'o ve Deco'nun sorunları ve Real'e Capello'nun gelmesi takımın şampiyonluğuna mal oluyor. Avrupa'da da 2.turda eleniyor Liverpool'a.
2007/08'de sorunların sürmesi ile yolları ayrılıyo Rijkaard ile Barcelona'nın. 1 Şampiyonlar Ligi, 2 La Liga ve 2 İspanya Süper Kupası bırakıyor müzeye. Bir de Messi. Gerçi o dönem de kim hoca olsa Messi altyapıdan çıkacaktı elbet ama Messi'nin Rijkaard için söylediği 'Ona çok şey borçluyum. Bunu şöyle ifade edeyim. Onun için bir yerimi yaralasam, acıyı hissetmem.' sözleri A Takıma çıkarmaktan fazlasını yaptığını gösteriyor. Takımı bıraktıktan sonra takımın bu derece başarılı olmasında payı vardır elbet ama ne kadardır o kısmı bilinemeyecek hiçbir zaman.
Bir sezon boşluktan sonra Haldun Üstünel diye biri takımının hocasından memnun olmayacak ki Ocak'09 da onu takımın başına geçirmek için uğraşmaya başlıyor. Milan'a gidecek, City'ye gider derken tatilinizin en güzel yerinde Galatasaray'ın başında görüyorsunuz.

İlk başta spor yorumcularımız memnun olmuyor pek. 3'er, 5'er senelik şampiyonluk sözlerinin uçuştuğu bir dönemde, söz vermeyen birileri inanılmaz bir vizyon örneği göstererek 2 sene önce Şampiyonlar Ligi'ni almış bir hocayı, kasasında para olmamasına rağmen getiriyor, 4 senede yaptıklarının sonraki 9 senede yapamayan takımının başına ve 9 senedir acı çeken bir taraftar topluluğu artık, özellikle geçen sezon ki fiyaskonun ardından koltuğuna kurulup zevkle izliyor bu adamı, yardımcılarını. Futbol da son yılların en iyisi olmasına rağmen 3 atılan bazı maçlarda bile oyuna mırın kırın edilerek. 13 maç 11 galibiyet 2 beraberlik ve alışık olmadığımız bir rotasyonla emin adım ilerliyorlar aslanlar.
Sonuçta Rijkaard'ın bir Sparta örneği var ama, unutmayalım Terim'in de kötü birer Göztepe ve Ankaragücü maceraları vardı, UEFA'yı getirdi. Demek ki iyi arabayı iyi kullananın, kötü arabayı da iyi kullanacak diye bir şartı yok.

Hakan'ın Yansımaları


Benim babam senin bananı döver felsefesinin yeni ürünü. Bizim takım yenisini yener. Ve otoritelerin yorumları. Ergün - Hasan Şaş farkına dikkat edelim. Cüneyt Tanman hala efendi.

Kupa 1’i kazanırlardı
UEFA Şampiyonu olan kadro bugün oynuyor olsa Şampiyonlar Ligi’ni çok rahat kazanırdı. Avrupa’da o gün oynanan futbolla bugünkü arasında dağlar kadar fark var. Galatasaray o sezon kupayı alırken 2 İtalyan, 1 İspanyol, 3 İngiliz takımıyla mücadele etti. Avrupa’da bunlardan güçlü lig var mı? Bugünkü kadronun Panathinaikos, hatta Kasımpaşa önünde bile nasıl çözüldüğünü gördük. Dolayısıyla bu mukayeseyi yapmak için henüz çok ama çok erken.
HINCAL ULUÇ

Her dönem farklı
Böyle bir mukayesenin yapılmasına taraftar değilim. Her takım kendi dönemi ve şartları içinde başarılı oluyor. Benim dönemimdeki Tanjulu, Prekazili, Kupa 1’de yarı final oynamış takım da değerliydi. Her dönem oynanan futbolun tarzı ve hızı değişiyor. 2000 yılındaki takım gerçekten çok başarılıydı. Ama şu andaki takım da mükemmel. Umarım onlar da önemli başarılara imza atarak saygıyla anılacaktır. Zaten 2000 kadrosuyla mukayese edecek olsak bile, öncesinde önemli işler başarmaları, UEFA Kupası’nı kazanan takım gibi Türk futbolunun gururu olmaları gerek.
CÜNEYT TANMAN

Sezon sonunu görelim
Türkiye’nin en kaliteli yerli kadrosunu elinde bulunduran Galatasaray, çok önemli yabancılarla birlikte bu sezon çok iyi bir takım oluşturdu. Ama ben bu tip bir değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. En azından bu sezonu bitirmek gerek. Şu anki takım çok iyi bir kadro ama bizden iyi olup olmadıkları kazanacakları şampiyonluklarla ve Avrupa’da elde edecekleri başarıyla anlaşılacak.
BÜLENT KORKMAZ

Babam babanı döver
Çok abuk bir benzetme. Hakan bunu neye dayanarak söyledi bilemiyorum. Hani eskiden mahallelerde konuşulurdu ya “Benim babam senin babanı döver” diye, bu da onun gibi bir şey. O zamanın futbolu ayrı, bu zamanın futbolu ayrı. Öyle bir kıyaslama yapacaksak, o zaman 70’li yılların Ajax’ı da herkesi yener.
ERMAN TOROĞLU

Tabii ki biz kazanırız
Hakan doğru söylemiş, tabii ki bizim takım kazanır. Bu görüşü savunmamın nedeni bizim dönemimizdeki takımın oyunu iki yönlü oynayabiliyor oluşu. Hem koşuyor, mücadele ediyorduk hem de üretkendik. Şimdiki takım çok üretken ama oyunu hem defansif hem ofansif olarak oynayamıyor. Böyle olunca da 2000 kadrosunun önemli bir artısı oluyor. Şimdiki takım ilk golü atınca sonrasını kolay getiriyor. Hızlı adamlarıyla rakibin açıklarından sonuca gitmeyi biliyor. Ama biz Panathinaikos gibi geri dönüşlerde sıkıntı yaşamazdık. Hücumdan dönüşte hızlı bir biçimde 8-9 kişi topun arkasına geçebiliyorduk.
HASAN ŞAŞ

Başarılarımız ortada
Tabii ki bu sezonki Galatasaray çok iyi bir takım ama bu tip bir değerlendirme için çok erken. Ayrıca bu takımın ne kadar iyi olduğunu değerlendirebilmek için Avrupa’da neler başaracağını görmek lazım. Şimdiki kadroda bireysel yetenekleri üst düzeyde olan, skoru her an değiştirebilecek çok isim var. Ama o dönem bizim de gerçekten çok iyi bir kadromuz vardı. Zaten başarılar ortada.
ERGÜN PENBE

Bülent Korkmaz Bakü'ye Dogru


Bu sene birşey olmaz ama istediklerimi yaparsanız seneye Şampiyonlar Ligi'ni alırız demiş midir acaba adamlara da. Hiç inanamıyorum herhangi bir takımda başarılı olacağına. Her konuda anlaşmaya vardık demiş Zaman'a. Hayde hayırlısı bir Erciyes efsanesi daha yaratır belki.

Delgado'nun Fendi


Delgado'nun 2 ay içinde sahaya dönecek olması, Fink'e kiralık yollarını göstermiş diyor NTV. Madem göndereceksin niye getirdin adamı Almanya'dan. Madem Delgado'yu oynatacaktın neden aldın 10,5 numarayı. Niye harcadın o parayı. Battı para bu sene Beşiktaş'a. Şampiyonlar Ligi'ne gitmeden en yüksek primi Gaziantespor aldı organizasyondan.

Eylül 24, 2009

Michael Skibbe'nin Frankfurt'u


Sezon başında Frankfurt'un başına geçti Skibbe. Şimdiye kadar oynanan 8 maçta 4 galibiyet ve 4 beraberlik aldı. Dün gece Almanya Kupası'nda da Aachen'i 6-4 gibi bir skorla yendi. Frankfurt için iyi başlangıç. Ama yine de Skibbe'nin sağı solu belli olmaz. Bizdeki gibi patlayıverir mazallah. Ama en azından amacı olmayan bir klüpte. Ordan bir avantajı var. Kimse Şampiyonlar Ligi'ne gitmedin diye kızamaz. Memnundur halinden tahminimce. Edwin Boekamp'ta yanında tabi. Bir de Lincoln'ü alsa değmeyin keyfine.

Türkiye mi, Avrupa mı?


'Benim için 'Türkiye mi Avrupa mı?' derseniz tercihim Türkiye'deki başarı olur. Çünkü Beşiktaş geçen sene şampiyon olarak çok büyük para kazandı.' Aziz Yıldırım.

Serhat Ulueren'in İstinyepark'ta Aziz Yıldırım'ın konuşmalarından yaptığı derlemede geçiyor bu sözler. Türkiye'nin en büyük 3 camiasından birinin kar amaçlı bir işletmeye dönmesi, bu karın da başarı getirmemesi çok acı. Diğerlerinin de pek farkı yok ama en azından diğerleri daha tam kurumsallaşamadılar. O zamana kadar idare ederiz.

Yabancı bir örneği de var bunun;
Gazeteci : 2 sezondur kupa alamıyorsunuz?
Fiorentino Perez : Kasamızda €140m var.

Ama unutulan klüp zengin olsa bana bir katkısının olmaması. Takım kazansın bunu zengin veya fakirken yapsın beni bağlamaz. O yöneticilerin işleri. Ben gol atarsa sevinirim. Daha çok forma satınca değil.

Maç Toplantısı Anketlerinde Bomba


NTVSpor'da yayınlanan Maç Toplantısı'nın her hafta ntvspor.net'teki anketlerinde bu hafta hoş bir sürpriz var. Programın içinde açıklanırken Ercan Taner, Sergen ve Mustafa'nın tepkisi ne olacak merak ediyorum şimdiden. Ayrıca kim uğraşıp da şu sonucu ortaya çıkartmış,o da ayrı bir sabırlıymış.

Sukut Altındır.


Artık herkes öğrendi Hakan'ın, Hasan'ın, Bülent'in gidişindeki problemleri. Hala niye uzatıyorsun. Bu gönderilmelerde futbolcu kendi belirler nasıl gönderileceğini. Suat nasıl jübilesiyle efendi gibi gönderildi, siz niye gönderilmediniz. Adınız Gs'yi aşamaz hiçbir zaman diye mi sıkıntınız. Aşmaya çalışıyorsunuz hala. Kırmadığın rekor kalmadı niye kompleks yapıyorsun hala. Metin Oktay 1 ise sen de 2sin her ne kadar onun kadar sevmesek de. Bu sevgiyi de hergün böyle saçma sapan demeçlerle azaltıyorsunuz.
Bırakıp gidebilmek büyük beceridir ama siz öğrenemediniz. Kırgınım kırgınım deyip duruyorsunuz. Aldığınız kupayı bile reklam malzemesi gibi kullanıyorsunuz. Her seferinde yeter artık diyoruz ama biriniz konuşuyor belli periyotlarla. Var bunun altında birşeyler ama işe yaramaz şu anki şartlarda.

Eylül 23, 2009

Insanız Biz de...


Fotograf montaj değil, gerçeğin ta kendisi. Meşhur İsviçreli hakem Massimo Busacca Young Boys - Baden maçında tribünlerden gelen aralıksız küfüre dayanamayıp önce anons yaptırmış sonra da koymuş çocuğu. Hep derim tribünden bağıran kaç kişi dışarda adamın yüzüne söyleyebilir istediklerini bu kadar rahat. Delikanlıysan dışarda teke tek çık Massimo Abiyle.


not: Busacca bu hareketinden dolayı 3 maç ceza almış...

Benziyolar


Matias Delgado v. Andre Moritz v. Maccoffee reklam yıldızı

Blogger Sorununun Çözümü


6 Adet Fotoğraf,
İkametgah Senedi,
Nufüs Sureti,
Apostilli Sabıka Kaydı,
Askerlik İlişik Yok Belgesi,
Ücretliler için Maaş Bordrosu,
Başvuru Formu,
ile birlikte bağlı bulundukları Google İl Müdürlülüklerine başvurmaları rica olunur.

Google'ı da Türkleştirdik mi artık? Bir çözemediler şu işi.

Eylül 22, 2009

Doymadın Hala Eto'o


Hala sindirememiş içine Eto'o Barça'dan gönderilmeyi. İspanya'da bir futbolcunun klübüne ödenen bonservis bedelinin %15'ini isteme hakkı olduğundan Eto'o'da €3m'ye takmış kafayı. İbo'nun da tırnağı %15'e tekabül ediyormuş onu da versinler belki adam olur biraz.
Barça kaale almamış, İspanya içi transfer olması lazım falan demiş, dava da açar bu kesin.

Hakemin cezasını kim verecek?


Futbolcu sert girerse kırmızı kart yiyip ertesi maçı kaçırıyor, yönetici konuşursa hak mahrumiyeti alıyor da hakem hata yapınca ne ceza alıyor. Dün ki maçta gs mağlup olsaydı belki dinlendireceklerdi, ama bence şimdi en kötü cezası 2.ligde maç yönetmek olur. Dilekolay Ali Güneş'e 2 kırmızı kart, Keita'ya kırmızı kart ve 1 plonjon penaltısını göremeyen bir hakemin ne iş yapar?Yardımcıları ne iş yapar? Eğer bu maç naklen verilmeyen maç olsaydı haberimiz bile olmayacaktı belki.
Şikayet etme şansın dahi yok. Şikayeti de aynı kuruma yapıyorsun. Gözlemci ne derse o olur. Ulan tv'de görülen şeyler için gözlemciye ne gerek var. O da görmezse güme gidiyor olanlar.
Herkes hata yapar demesinler. Futbolcuya, yöneticiye hata yapınca ceza veriliyorsa hakeme de verilsin. Dinlendirme olmasın ama bu. Dinlendirmeyi göze alıp maçın kaderiyle de oynayabilirler. Az para alıyor da demesinler. Bilmiyor mu bu işe başlarken alacağı parayı.
Hakemlerin dokunulmazlığı var. Elle atılan golleri görmeyenler, pozisyonlara 1 km uzaktan bakanlar, ofsaytları vermeyenler hala hakemlik yapıyor bu lig'de. İşin başına yönetmekten anlamayan adamlar gelirse böyle olur tabi. Hakemlik ve hakem yöneticiliği farklı şeyler gibi geliyor.

Eskiden olsa...


Eskiden olsa hakemin hatasını konuşuyor olacaktık şu an ve 2.yarıdaki anlamsız doldur-boşaltlarımızı ama artık kapanan takımı bile geriden gelip açabilen bir takımımız var çok şükür. İlk yarı yenik kapatmaya rağmen 2.yarı hala oyun disiplininden kopmadan 7-8 pozisyon bulabiliyoruz. Hakemin hatalarına sığınmıyoruz. Seriye devam ediyoruz.


Keita kırmızı yemesin diye kanadını değiştirip sağ kanadı boş bırakabilecek kadar takımına güvenen bir hocamız var. Sessiz protestonun en temizini yapan bir başkanımız var. Yedekte bekliyorum diye ağzını açmadan bekleyen bir santraforumuz da var. Yıllar sonra bunları özlemini duyduğumuz şeyleri tekrar görebilmek çok güzel.
Ayrıca maç sonunda FOX TV'ye çıkan Ali Güneş'e kıvırtmayıp elle çıkarttım diyebilecek kadar yürekli olduğundan dolayı da teşekkür etmek gerek.

Eylül 21, 2009

Takım Fotoğrafı Açılımı




devamı haberturk.com'da

Gergin Fener


Sezon başından beri Fenerbahçe'nin lig maçlarında, Fener'in çok gergin olduğu göze çarpıyor. Avrupa'da pek sıkıntı yok ama Türkiye'de bu denli gergin olmasını yorgun olmasına bağladı dün gece Rıdvan Dilmen. Ama hakemin üstüne yürümede Galatasaray'ı geçtiler. Hasan Şaş'ın futbolu bırakması bunda etkendir ama Sabri var hala.
Sezon başından beri 12 maçta 28 kart var. Emre'nin aldığı ceza da cabası.
Dün akşam da Daum'un taraftara sert çıkışı, bu gerginliğin yorgunluktan başka bir sebebi varolduğuna işaret gibi geldi bana. Hoca bile gergin.


En çok kartı olan da enteresan bir şekilde Daniel Güiza. Kazım,Alex ve Emre'nin sık kart yemesi hayra alamet değil.

Spor Politikası Nasıl Olur?


İspanya yine uluslarası bir organizasyonda altın madalyasını aldı. Bu sefer Eurobasket 2009'da geldi bu zafer. Tıpkı son birkaç senedir her alanda görmeye alıştığımız İspanyol şampiyonlar gibi.
Takım başarıları;
Eurobasket 2009 İspanya Basketbol milli takımı.
UEFA Şampiyonlar Ligi 2008-09 FC Barcelona.
Euro 2008 İspanya milli futbol takımı.
FIBA 2006 Basketbol Dünya Şampiyonası İspanya Basketbol milli takımı.
EHF Champions League Hentbol İspanyol takımları son beş sezonda 4 şampiyonluk.
2007 Men's Volleyball Avrupa Şampiyonu İspanya milli takımı.
İspanya Atletizm Takımı
Davis Cup 2000-2004-2008
Bireysel Başarılar ;
Rafael Nadal - Tennis
Sergio Garcia - Golf
Dani Pedrosa, Jorge Lorenzo - Motorsiklet Yarışları
Fernando Alonso - Formula 1
Carlos Sastre - Bisiklet Yarışları

Yukarıda gördüğünüz isimler Sergio Garcia hariç son dönemde en az bir şampiyonluk almış isimler. Bir tek atletizmde son Berlin'deki Dünya Şampiyonasında sadece 2 madalyaları var. 1 altın ve 1 gümüş. O hali bile bizden iyi.

Bu bahsi geçen isimler ve takımlar ortalama 1980-1990 yılları arasında doğanlardan oluşuyor bir de. Yani 1992 Barcelona olimpiyatlarına hazırlanan ekip. Net bir bilgi bulamamama rağmen bu üstün spor politikası ile ülkenin ekonomi politikası 1992 Barcelona olimpiyatlarında kesişiyor. 1986'da Avrupa Birliği'ne giren bir ülkenin büyük bir organizasyonla ayağa kalkabilmesi örneği. O dönem yapılan yardımlar İspanya'yı ekonomik olarak da teknolojik olarak da ayağa kaldırdı. Barcelona şehir merkezinde şu an metro istasyonu bulunan yer aslında 1992 öncesi toplu hamam. Evlere sıcak su verilemediğinden herkes orada yıkanıyormuş. Olimpiyat döneminde metro yapılma fikri evlere sıcak suyu da getirmiş. Ben hiç bilmem evimde sıcak su olmadığını ve 1992den önceyi de iyi hatırlarım.

Bir de turizm politikası var. Dünya teknolojisine fazla katkı yapamayan İspanyolların ekonomik olarak çıkış yolları turizm. Ve sporun ülkeye önemli bir katkısı da reklam oluyor. En çok turist çeken 2.ülke konumunda Avrupa'da İspanya. Sadece yaz değil kış turizmi de yoğun. Bizden 3 kat fazla turist çekmesine rağman gelirlerde 3 katın çok üstünde bir fark var. Sebeplerinden biri 10€'ya herşey dahil bir otel bulamazsınız İspanya'da. Nou Camp'ı gezmek için para ödersiniz. Ali Sami Yen'e para vermip gezmek isteyen bir turist modeli yok dünyada daha.

Bizim hiçbir alanda bir politikamız olmadığını düşünürsek, nüfus olarak da bizden 30 milyon az olan bir ülkeye göre ne kadar geride olduğumuz açık. Biz Amerika ve Fransa'da yoğunlukla uygulanan asimilasyon modeline göre birşeyler yapmaya çalışıyoruz. Aurelio'su, Karin'i, Elvan'ı. O da görüntü verme adına. Fransa futbol milli takımında oynayanlardan ya da Amerikan sprinterleri gibi bir asimilasyon yapmışlığımız yok.

Yurtdışında bulunanlar Türkiye'nin tek markasının Galatasaray olduğunu, Hakan Şükür'ün ve Hasan Şaş'ın bilinirliğini farketmiştir zaten. Ve o markanın son yıllardaki hali de belli. İspanyollarında Volkswagen'e bağlı SEAT hariç tüm dünyada bilinen birkaç spor kulübünden başka bir markası yok genel anlamda. Ama sportif başarının ülkeye ve ekonomisine katkısı apaçık ortada. Barcelona ve Real'in yurtdışı gelirleri ile bizim büyükleri karşılaştırma şansımız yok sanırım.

Spor hiçbir zaman spor değildir ve biz futbolseverler olarak endüstriyel futbola karşıtlığımız her ortamda söylüyoruz ama hala altyapı denilen sistemi oturtamadan, endüstriyel futbolun sadece forma satma adına isim transfer etmekten bariz olduğunu sanıyoruz. Yabancı hocaların başarılı olabilecek Türk futbolcularını oynatmayışını genç veya tecrübesiz olmasına bağlıyoruz. Altyapımızdan Arda'lar çıkarmak yerine, Mehmet'lere dünyanın parasını veriyoruz. Onu da yedekte oturtsalar büyük takımda oynamak kolay değil deyip kestirip atıyoruz.

Sonuçta 75 milyondan 100 tane bile uluslarası düzeyde sporcu çıkaramıyoruz. Hido, Mehmet Okur, Ersan, Arda, Tuncay sayabiliyoruz. Nihat, Emre gibileri geri çağırıyoruz ki diğerlerinin önün açıkcak kimse kalmasın diye. Mesut, Serdar Alman milli takımında oynayınca gururlanıyoruz, Türk diye. Niye orada yaşayanlardan çıkıyor Mesut, buradakilerden çıkaramıyoruz diye sormuyoruz.
Related Posts with Thumbnails