- Cemal Nalga skandalı. Bu tarihe geçmeli. Cezalı oyuncuyu başka oyuncunun formasıyla oynatmak priceless. Cezanın hazırlık maçına yansıması saçma da olsa, olayın kazanma hırsı olarak tanımlanması inanılmaz. Sonuç : Bir kaç kelle ve Basketbol Şube sorumlusu Yiğit Şardan'ın istifası. Ancak Şardan seçime kadar Başkan danışmanlığı yaptı, seçimde tekrar yönetime girdi.
- Açılış. İkinci sıra açılışa gider. Siyaset, Galatasaray'a tercih edildi. Provakatörler, özür dilemeler, yalvarmalar. O gün ve ertesi gün Galatasaray'a alenen hakaret edildi. Cevap vermek yerine el pençe divan duruldu. İbrayı patlatan olay aslen budur zannımca.
- ASY Spor Kompleksi. TT Arena'nın adına Ali Sami Yen eklentisine, Türk Telekom protesto çekti. Yıllık $6,75 milyon için, bu da sineye çekildi. Al tazminatı uza diyen olmadı. 'Bir daha adını ağzıma almayacağım o şirketin' ile son buldu.
- Transfer Zamanlaması. 2.sezonun başı transferler gecikti, 2 hatalı golle CL'den olduk. Aynı hata bu sene de yapıldı, "Köy Takımı" Karpaty eledi takımı. Rijkaard'ın verdiği 35 listelik oyuncudan hiçbirinin alınmadığı söylentileri çıktı.
- Transfer Politikası. 4 senede 43 oyuncu geldi, 26'sı gitti. Stancu gibi birine €5m ödendi. Tahmini zarar €35m-€40m. Bir de tahakkuk edilmemiş borçtan kurtulduk diyerek, taraftarla dalga geçildi. Yıldız oyuncular geldi ama nedense hiçbirinin kimyası tutmadı. Sorun hep futbolculara yüklendi.
- Teknik Direktörler. 4 sezon 7 hoca ile bitecek. Skibbe disiplinsiz, Rijkaard başarısız diye benzer şekilde gönderildi. Geçici olduğu baştan belli olan Hagi'nin talimatıyla Misimoviç silindi, yerine 2.sınıf oyuncular alındı.
- Sportif Başarı. İlk sezon gelen şampiyonluktan sonra bir tane kupa yok, olmadığı gibi erken kopuldu hep yarışlardan. Hatta bu sezon tüm büyükler rekoru kırıldı. Bir mağlubiyet daha gelirse, sezonun yarısında mağlup olmuş olacağız. Bu sayede Arena 'Kümede Kal Cim-Bom' tezahüratları ile inledi. CL'ye hiç gidemedik. Basit bir hesapla €60m da oradan girdi.
- Eskiye İnat. Galatasaray Tarihi'nin en önemli zaferi ve zaferin mimarları yok sayıldı. 'O takımın temelini ben kurmuştum' diyerek, oradan ekmek çıkarmaya çalıştı kendine. Sami Yen'deki son Beşiktaş maçında açılan Sami Yen Zaferleri pankartına o maçlar konulmadı bile. Arena açılışında Fatih Terim'e yer ayrılmadı. Hakan Şükür, Hasan Şaş gibi dönemin oyuncularına jübile yapılmadı. En büyük düşman Faruk Süren ilan edildi. Bülent-Hagi-Tugay geçici görevlerle kendilerine yer buluyorlar.
- Yönetim. Kendi içinde takım olamadığından hep sıkıntılıydı. Önce taraftarın sevgilisi Haldun Üstünel sonra Cemal Özgörkey istifa etti. Helvacı birleşme benim eserim dedi. Daha sonra iyice birbirine giren yönetim iki ayrı kutuba dağıldı. Birbirlerini suçlamaya devam ediyorlar hala.
- Futbol Takımı. En büyük sorun orada yaşandı. Kendini kurtarma politikası ile çok adam harcandı. Takım olmaları sağlanamadı. Yerliler-yabancılar ikiye ayrıldı. En son Servet-Cem Sultan meselesi çıktı bi de başımıza. Arda'nın gönderileceği dönemde Arda'nın formaya küfür ettiği basına sızdı. Sakatlık sorunları 4 senedir çözülemedi. Hala takımın yarısı sakat. Hocaları futbolcular gönderdi geyikleri maksimize oldu. Bunların hiçbirine dur diyebilen olmadı.
- Politika. Tüm politika Fenerbahçe örnekleriyle sunuldu. Taraftarımız onlar kadar para harcamıyor ya da stadın açılış tarihi gecikirse aradaki uçurum daha da açılacak dendi. Bu arada rakip Başkanlar kanka oldu.
- Pazarlama. Her şey pazarlamaya döndü ama onu da beceremediler. Tribünler Rio Festivali gibi rengarenk oldu. Ama sportif başarı gelmeyince elde kaldı formalar. Bir de üstüne Arena'ya girene kadar her yer sahte forma dolu. 15-20 liraya forma satıyorlar, metro istasyonunda.
- Taraftar. Taraftar iletişiminde büyük sıkıntı yaşandı. NTVSpor ve Damat Ercan vakalarında taraftarın yanında durulmadı. Tam tersine Hürriyet Gazetesi, NTVSpor ziyaretleri yapıldı. Taraftar da kendini kaybetti tabi. Bir hafta yuhaladığı oyuncuyu, diğer hafta alkışladılar. Ayhan, Sabri, Arda, Mustafa Sarp, Servet, Kazım, Stancu nasibini alanların başında. Kewell-Çana hariç tüm futbolcularla sorun yaşandı. Gençler maçı dahil her Fener maçında olay çıktı. Ve ne yazık ki çok büyük kısmı kaybedildi. Tribünlerin sevgisini öne çıkardığı tüm isimler bir şekilde gönderildi. Bir Kewell kaldı.
- Mali Portre. CL'ye gidememekten en az €60m , yanlış transferden ya da yanlış kararlardan bonservis-tazminat zararları en az €45m. Ligdeki iğrenç performanstan en az €20m zarar var. Toplayınca €125m eder ki muhtemelen daha fazladır bu rakam. Bu rakamdan sonra GSBonus satsan ne olur, GSMobile satsan ne olur. Tünelin sonu taraftarın para harcamasına bağlandı.
- Tutarsızlık. Açıklamalar hep tutarsızdı. Rijkaard kesin kalacak dedikten, 2 hafta sonra gönderildi. Arda kupa almadan gidemez lafı da son dönemde yutuldu.
- Adnan Sezgin. Başlı başına bir vaka. En son O'nu bile harcadı ama yine de kurtulamadı.
- Medya. Gelen geçen yüklendi, birine cevap verilmedi. Arda vakasına çözüm bulunamadı. İyice gözden düşürüldü. Kaptanlık-Sinema-Pembe forma derken ağır yük bindi üstüne. Ama o yükü kaldırabilecek basiret yoktu ortada.
- Anadolu Takımları. Sistemli bir şekilde bazı Anadolu Kulüpleri Galatasaray'a hakaret etti. Kayserispor yöneticisi 'Galatasaray'la dalga geçtim' dedi, Kasımpaşa yöneticisi 'Ali Sami Yen çiş kokuyor' dedi ama bir Allah'ın kulu 'Ne diyosun ulan sen' demedi, diyemedi.
- Kupa Takımı. Her yarıştan erken kopunca lig-kupa finallerinde Fener'in rakibi gönülden desteklendi, bilhassa Başkan tarafından zikredildi.
- Kongre. Bu da fatalite oldu. Tarihte ilk kez ibra edilmedi yönetim, dava açmılmayacak dendi, 2 hafta sonra yakın bir arkadaş dava açtı.
Bu kadar kötü gidişata rağmen özellikle Erkek Basketbol Takımı'nın başarısının sırrına gelince; Kendi dertlerine düştüklerinden çok serbest bıraktılar Oktay Hoca'yı. Medya da unuttu basketbolu. Yoksa kesin orayı da mahvederlerdi ki bunu zaten yapmışlardı zaten yazının başının bahsettiğimiz gibi.
Yaşalanları bu paragraftan sonra tekrar okursanız, aslında bunların neredeyse tamamı 10 sene önce Fenerbahçe'nin yaşadıkları olduğunu anlarsınız. Eksiksiz. Skandallar, sorunlar, yanlış transferler, teknik direktör değişimleri, Galatasaray'ın başarılarında rakibi desteklemek (bkz.Arsenal), taraftarları tribünden kovmak, stad yapmak, CL'ye gidememek, eski yöneticilerle papaz olmak, yönetici kovmak vs.
Şu an Fener taraftarlarının en büyük sevinci derbiler haline geldi. 10.hafta kazanılan derbi için şampiyonluk şöleni yapıyorlar. Ve bizde de derbileri dünyanın en önemli olayı zannetmeye başlayan çok var şu son dönemde. Ancak Fener'in tüm bu yaşadıklarının ardından 'Fener kimin' deseniz Aziz Yıldırım cevabı gelir.
Bana göre en başından beri aynı politikayı uyguluyor Adnan Polat, cevap olabilmek için. Ancak biz Fenerlilerden şanslıymışız kurtardık kendimizi, tabi şimdilik. Yoksa var olan yönetimle gelecek muhtemel şampiyonluk bizi de şu anki Fener haline sürüklemeye devam edecek, parayla-transferle-tesisle mutlu olmaya başlayıp, bu kadar olaya rağmen 'Padişahım çok yaşa' diyecektik.
Bundan sonra ne olacak dersek? Bana göre gelecek yönetim, muhtemel Ünal Aysal, bu dönemden kalan stad ve taraftar alışveriş alışkanlığı sayesinde bu yönetimden iyi ekmek yer. Bir de üstüne sportif başarı gelirse kral olur. Zaten bunun için tek yapmaları gereken takım olmak. Yönetim-sporcu-taraftarı tek hedefe kilitlemek, o da şüphesiz sportif başarıdır ve o sportif başarı lig şampiyonluğu falan da değildir. Tüm adaylar bunun üzerine yoğunlaşmış vaziyette ama son yönetim de aynı şeyleri söylüyordu. Bize kalan Galatasaray varsa umut daima vardır demeye devam etmek.
Efsane Başkan'ın Adnan Polat'ın seçildiğinin ertesi günü yaptığı röportajdan bir cümle ile bitirelim yazıyı ve efsaneye saygı duymaya devam edelim. 'Adnan iyidir, çalışkandır ama ekibi çok kötü.'