Eylül 30, 2011
Eylül 29, 2011
Eylül 28, 2011
World Class
Real'deki 3 Türk'ün Almanya'dan yetişmesi ise Türkiye'de futbolcu yetiştiren grubun hala "Amateur" kalmasından kaynaklıdır. Türkiye'deki futbolcular, Tugay gibi kendi yetiştirecek kültüre sahip olmadıklarından da, Süper Lig'de vasat hocalarla vasat performanslar ortaya koymaya devam ediyorlar.
AB dışı yabancı sınırının olduğu büyük Avrupa liglerinde kendilerine Sırp-Hırvat hatta herhangi bir Afrika ülkesi oyuncuları kadar yer bulamamaları büyük başarı öyküsüdür. Hem de çok daha iyi imkanlara sahipken. Bunun altında "Türkiye'de çok erken, çok para kazanıyorlar" önermesini de yeterli bulamıyorum. Bu beceriksiz futbol dünyamızın bahane olabilir ancak.
Şenes Erzik dönemi kurulan Piontek-Fatih Terim-Rasim Kara-Serpil Hamdi Tüzün organizasyonu Türkiye'nin en başarılı dönemi yaşatmış olmasına ve üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen, daha iyiye gideceğimiz yerde, endüstriyelleşme ile birlikte genel başarısızlığa sürüklenmemiz, başarı için hala Fatih Terim ya da Şenol Güneş bekliyor olmamız içler acısı. Elalem, endüstriyel futbolu başarı için tesis ederken, bizim tam ters şekilde anlamamız enteresan.
Endüstriyel futbolun en önemli öğesi olan futbolcuları es geçmemiz, bilgisizliğimizin, tutarsızlığımızın ve gereksiz kibrimizin en önemli simgesi. Ne yapacağını bildiğiniz takımın maçını izlemeye gider misiniz? En ufak yaratıcılık kırıntısı olmayan taktiklerle, istediğini yapmasına izin verilmeyen ve elinden tutulmayan yetenekli futbolcuların yok oluşunu izlemeye mahkumuz.
Tabi ropörtaj vermesi bile yasak olan futbolcuların, maçta hocasının istediğinin dışına çıkması düşünülemez. Kendisiyle aynı fikri paylaşmadığını medyadan öğrendiği oyuncusunu, ilk 11'de oynatma büyüklüğünü gösteren 33 yaşındaki hoca yerine, sakız çiğnediği ya da kendisine kızan oyuncuları kadro dışı bırakma küçüklüğünü gösterenler var çünkü bu ligde.
Etiketler:
La Liga,
Spor Politikaları,
Süper Lig
Adrian & Paulo Henrique
Sezon başı Paulo Henrique tarafındaydım ama git gide Adrian'ı izlemeye başladım. Henrique'den vazgeçmiş değilim ama Benfica maçındaki sakatlığı etken bu düşüşte sanırım. İkisinin de kalıcı olmaları halinde birer Szymkoviak etkisi yaratmaları olası.
Burak'ın olmayışı bugünkü maçın skorunu belirledi sonuç olarak. Bu cümle için Türk futbolu adına Şenol Hoca'ya bir selam çakmak gerek. Adrian-Burak-Henrique-Sapara 4'lüsü uyum halinde can yakabilir Avrupa'da, Halil ve Vittek'i can simidi sayabiliriz bu durumda.
İlker Yasin'in değişmez, "gole kadar rakibi öv, golden sonra maçın başında söylemiştim Sabri hatırlarsan, biz bu takımdan iyiyiz" tavrında herhangi bir ilerleme yok. Maçları anlatımsız izleme opsiyonu verilmeli Türkiye'de, en azından Star'da.
Eylül 27, 2011
Eylül 26, 2011
Graffiti Sanattır.
Estadio da Luz tünelleri. Maça yolunda havaya girmek. Ders alınacak çok şey var şu Portekizlilerden.
Etiketler:
Avrupa,
Stadyumlar
Eylül 25, 2011
Messi'yle Arda'yı Karşılaştırmak.
Çayı her zaman içebilirsin, rakı keyfe keder.
Çay tek başına gider, rakı mezesiz olmaz.
Rakı her yerde içilmez muhabbet ister, çayı demlik demlik yalnız iç canın yanmaz.
Rakı fasıl ister, müzik ister, orkestra ister, çay sessizliğe bile fit olur.
Rakıya zaman ayırmak gerekir, çay hızlı tüketilir.
Rakıyı çok içersen pişman olabilirsin, çay en fazla mideni ekşitir.
Bazen o kadar keyiflisindir ki, rakısız bile uçarsın ama çay olmazsa sabah, uyanamazsın.
Rakıyı bir süre içmezsen unutabilirsin. Çaysız gün geçiremezsin.
Rakıyı bazen değiştirirsin viskiyle, votkayla. Çayın muadili yoktur.
Benim hayatım çaydır, bazen de rakı. Çay da Messi'dir.
Ha bir de rakı cila ister.
Etiketler:
La Liga
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)