Eylül 11, 2009

Teknik Direktör Seçimi


Zico'nun CSKA'dan atılması normal karşılanabilir ama hep aklımda olan birşeyde haklı çıktığımı düşünüyorum. Fener'e Daum gittikten sonra gelmişti ve başarılı oldu. 1 şampiyonluk, UEFA ve Şampiyonlar Ligi'nde en başarılı dönemler. Peki Daum gittikten Beşiktaş'a Rasim Kara gelmiş ve Fatih Terim'in Hagi'li Galatasaray'ının arkasından 2. olmuştu. Leverkusen, Daum bıraktıktan 1 sene sonra Şampiyonlar Ligi'nde final oynadı. Beşiktaş'tan 2.kez ayrıldığında yerini Lucescu'ya bıraktı. 100.yılda şampiyonluk geldi. Bu tesadüf değil gibi geliyor. Aynı durum Souness'ta da gerçekleşmişti. Bıraktığı takımlar kendisinde olduğundan daha iyi duruma geltiler.
Rijkaard'da buna örnek olabilir Barca tarafında. Aldıklarından daha iyi durumda bırakıyorlar. Bir de tam tersi bir durum var.
Lucescu en iyi örnek bunda bana göre. Gidişinden sonra Brescia'nın küme düşmesi, Galatasaray'ın 3, Beşiktaş'ın 5 sene şampiyon olamaması ve ona ait kadronun iyice azalmasından sonra gelen şampiyonluklar. Lucescu da aldığından kötü bırakıyor takımı. Kendi döneminde ortalama oyuncularla başarılı olabilme yeteneğine sahip ama gidişi takıma zarar veriyor gibi.
Burda hocaların iyi ya da kötü oluşlarından çok takımın içinde kurdukları arkadaşlık, disiplin ve motive etme öğeleri öne çıkıyor herhalde. Çözemedim hala. Zico da UEFA şampiyonu Gassayev'den sonra geldi ve başarısız sonuçlardan sonra kovuldu. Gelenin işi zor olacak bence. Aragones'in sıkıntılarından biri de buydu bana göre.

Yürü be hoca


Futbolda çılgın rakamların dönmesine alıştık da bana göre en büyük sürpriz Özbekistan'dan geldi. Sponsor geliri hariç yıllık ücrette C.Ronaldo, Messi, Kaka'yı bir teknik direktör geçti. Scolari'nin Bunyodkor'dan €16,6m aldığı açıklandı. Tahminen takımın değeri de o kadardır zaten. Diğerlerinin aldıkları da aşağıda. 5te 5 Guardiola listede yok bu arada.

1. Luiz Felipe Scolari-Bunyodkor-€16,6m
2. Jose Mourinho-Inter-€11m
3. Fabio Capello-İngiltere Milli Takımı-€8,8m
4. Alex Ferguson-Manchester United-€7m
5. Roberto Mancini-Inter-€6m*
6. Carlo Ancelotti-Chelsea-€6m
7. Manuel Pellegrini-Real Madrid-€5,5m
8. Louis Van Gaal-Bayern Münih-€5,2m
9. Guus Hiddink-Rusya Milli Takımı-€5m
10. Arsene Wenger-Arsenal-€4,8m

*kontratı bitmeden gönderdiğinden hala ödüyor maaşını Moratti.

Gökçekspor Yolun Sonunda


Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu tarafından MKE Ankaragücü ve Ankaraspor A.Ş. kulüplerine verilen 3 günlük sürenin bitmesini takiben, söz konusu kulüpler TFF Hukuk Kurulu tarafından Futbol Disiplin Talimatı hükümleri gereğince Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevk edildi.
Hukuk Kurulu; Ankaraspor A.Ş. Kulübü ve Başkanı Ruhi Kurnaz'ı, MKE Ankaragücü Kulübü ve Başkanı Ahmet Gökçek'i ve 30 Ağustos'ta yapılan MKE Ankaragücü Genel Kurulu'nda yeni yönetim kurulu üyesi olarak görev alan 15 yöneticiyi PFDK'ya sevk etti.
Hukuk Kurulu, Ankaraspor A.Ş.'yi, adil oyun düzeninin sağlanabilmesi amacıyla 11.09.2009 tarihinden itibaren başlamak üzere müsabakalarını oynamamasına ilişkin tedbirli olarak Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevk etti.


Türkçe meali: Az kaldı Ankaraspor ligden düşürülüyor. Karar alınana kadar yapacağı tüm maçlar iptal...

Küçüktüm Ufacıktım #2 Beckham




Bolt vs Sarah


Artık ancak çitaları rakip gösterebiliriz bu adama...100 metre 6.130...

Altyapı:0 Can Kaybı:30


forzabesiktas.com'un açılış sayfası. Helal olsun...

Biz Büyüdük ve Kirlendi Dünya



Gerçekten de yenik düşüyor herşey zamana.Susam Sokağı; Yaşı 30+ olanlara mutlaka güzel şeyler anımsatır. Mutlaka izleyin...

Eylül 10, 2009

Sen İstanbulsun Büyük Düşün!

Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür. Akılda tutması zor bir cümle.
*
İnsan hafızası özürlüdür çünkü.
*
Bakın “görülmemiş afet” diyorlar.
Görüldü halbuki.
Hem de “görülmemiş” diyen basınımızın burnunun dibinde...
Basın Ekspres Yolu’nda görüldü.
*
Aynı yer, aynı dere.
1995’ti sene.
*
Kimdi belediye başkanı?
Şimdiki Başbakan.
Kimdi İSKİ müdürü?
Şimdiki Çevre Bakanı.
Asfaltta kayıkla geziyoruz...
Kimdi kayık müdürü o günkü?
Ulaştırma Bakanı bugünkü.
*
15 senedir İstanbul’u...
7 senedir ülkeyi yönetiyorlar.
Depremde, evden çık!
Karda, evden çıkma!
Yağmurda, üst kata çık!
Gözleri var görmezler, diyor ya...
Görülemiyor hâlâ.
*
8 artı 2 şehide gelince...
O görülmemiş değil.
Sıradan.

O nedenle birinci sayfalarda pek “görülmez” basınımız tarafından



Yılmaz Özdil

Küçüktüm Ufacıktım #1 Messi


Eylül 09, 2009

Tarihi Nasıl Kaçırdık ? : Adana Demir - Livorno

Her şey şehir efsanesi gibi başlamıştı, Adana Demirspor Livorno'yu konuk edecekti ve biz de tarihi bir olaya tanıklık edecektik. Ne yazık ki şanslı olan 15.000 biletli seyirci dışında 70 Milyon nüfuslu ülkede bunu izleyebilen hiç kimse olmadı. Cuma günü bu ülkede tarihi bir maç oynandı ama futbolun her şeyiyle yankılandığı, her alanda konuşulduğu topraklarda bizim gibi futbolun peşinde bıkmadan usanmadan koşanların elinde hiç bir bilgi yok. Konuşacak bir şeye, yapılacak farklı yorumlara sahip değiliz. Dünya çapında ses getirmesi gereken, Türk futbol tarihinde bir ilk olan, modern futbolu rafa kaldırıp 1950'lerin, 1960'ların ruhunu yaşatan bu tarihi maçı kamuoyumuzun, Türk basınının ve medya kuruluşlarının işgüzarlığı ve ilgisizliği sayesinde izleyemedik. Elimizde DHA'nın 4-5 dakikalık görüntüleri ve kendi yayın kuruluşlarındaki birbirinin kopyası haberleri, NTV Spor'un bir kaç haberi ve çekimiyle Anadolu'dan Futbol'un yazarı Hüseyin'in yazıları var bilgi olarak. Cuma gecesi Türk futbolu için nasıl tarihi ve unutulmaz bir gece olduysa Türk spor yayıncılığı için de aynı oranda tarihi ve utanç dolu bir gece oldu bizce.

Öncelikle DHA ve NTV'nin hakkını verelim, canlı yayın yapmamış olsalar bile ileride bahsedeceğimiz gibi siyasi yönü olan böyle bir müsabakadan bizi haberdar etmek için verdikleri çaba da önemliydi. Özellikle NTV'nin canlı bağlantıları ve Bağış Erten'in oraya gitmesi tatmin ediciydi. Yenilsen De Yensen De'yi sunarken konsept olarak bu maçı temel almaları da zaten işi önemsediklerini gösteriyor. DHA da elindeki görüntüleri diğer yayın organlarıyla paylaştı, kendine bağlı olan bir kaç gazetede haber yaptı bunu. Çaba harcayanların emeklerine ve çabalarına saygımız sonsuz elbette ancak futbol tarihimizde bir ilki yaşadığımız bu festival gibi olayla ilgili tüm verileri 10 dakikada izleyip-okuyup bitiriyoruz. Bu kadar kısa sürmemeliydi bir tarihe tanıklık etmek.

Şimdi Livorno'nun Türkiye'ye gelişinin belli olmasından sonra aşama aşama yaşanan olaylara ve bir tarihin gözümüzün önünden nasıl kaçıp gittiğine bakalım.

O olaya tam anlamıyla girmeden önce şuna değinelim : İlk paragrafın sonunca "bizce" diye kişisel bir ifade kullanmış olabiliriz ancak bunu açmak gerekir. Düşüncemiz bu olsa da kişisel olarak değil, ülke genelinde de hayati önemi olan bir olaydı bu sonuçta. Türkiye'nin 3. kademe ligi olan TFF 2. Lig takımı Adana Demirspor, Avrupa'nın 3 dev liginden biri olan İtalya Serie A'dan bir takımı Türkiye'ye getiriyor. Bu olay sadece Adana Demirsporlular'ı değil, en büyük rakipleri Adanasporlular'ı ve stada giremeyen tüm Adanalılar'ı, Anadolu'da futbolun peşinden koşan tüm tribün emekçilerini, karşılaşan iki ekibin ortak noktası olan solcuları ve solcuların da siyasi arenada en büyük rakibi olan sağcıları da ilgilendiriyor. Maça ilginin ne kadar fazla olduğunu anlamak için İzmir'den Yalı'nın, İstanbul'dan Çarşı'nın, Ankara'dan Alkaralar'ın ve çeşitli yerlerden bir çok taraftar grubu üyelerinin tribünde yer aldığını hatırlatalım. Futbolu kıyısından köşesinden tutan herkes kendini bir de siyasete adayanlar için zaten bulunmaz bir nimetti bu maç.

Artık yayın konusuna geçebiliriz tamamen. Bu maçın oynanacağı kesinleştiği zaman ilk olarak Adana Demirspor ve NTV Spor arasında ufak bir görüşme oluyor. Anlaşmaya varılamıyor ilk aşamada. Tabii bu 2 yönü var, Adana Demirspor ve NTV olarak ayrı ayrı bakmak gerekiyor. Aslında ikisi de farklı açılardan aynı yola çıkıyor ama açıklamalardaki ufak farklılıklar ilginç tezatlara da sebep oluyor. Öncelikle NTV'ye sorduğumuzda NTV tarafından canlı yayın konusunda bir niyet olduğu, görüşmenin yapıldığı ancak anlaşmanın sağlanamayıp sonuçsuz kaldığı söyleniyor. Bu gelişmelerin ardından Adana Demirspor başkanı aynı zamanda bir Adanasporlu da olan Güntekin Onay'ı arıyor ve bu maçın yayını konusunda bir ricada bulunuyor. Araya başkaları da sokuluyor ancak NTV ikinci aşamada pek de niyetli olmuyor yayın konusunda. Kısacası "bakarız" deniyor ve geçiştiriliyor olay. Detaylı görüşüp de anlaşılamama gibi bir durum yok ortada ama devamında da konuşulan bir şey yok. Öylece askıda kalıyor kulüp ile NTV arasındaki görüşme. Olumlu sonuç alınamamasındaki sebebin mali konular mı yoksa maçın siyasi durumu mu olduğu konusunda bir kanaate varamıyoruz yani. NTV'nin bu maçı kimseye kaptırmayacağını düşünürken yayın konusunda ciddi sayılabilecek bir gelişmenin olmayışı bile düşündürücü. Burada ilginç bir nokta da NTV'nin maçı yayınlamamasına rağmen bu işe en çok özen gösteren kanal olması ve diğer kuruluşların önünde yer alması, garip bir tezat oluşuyor bu açıdan bakınca.

TRT cephesinde ise olaylar başka bir boyut alıyor. NTV cephesindeki gibi basit bir ilgisizlik hikayesi değil olay. İlk başta ücretsiz yayınlayalım diyor TRT. Bu işin en tepesindeki kurum olduklarını söyleyip kulüple ücretsiz yayınlanması için anlaşmak istiyorlar, bir nevi ültimatom yolluyorlar kulübe. Ya parasız yayınlarız ya da yayın yapmayız diye. En azından sembolik bir ücret ödenmesi ve az da olsa bu güzel girişim için destek olunması isteniyor kulüp tarafından, TRT para vermemekte direniyor. Kulüp devreye AKP Adana Milletvekillerinden birini sokmak istiyor. Telefon görüşmesi yapılıyor ve TRT'den yayının yapılıp kulübe makul bir ücret ödenmesi yolundaki istekler iletiliyor. Bilin bakalım bir vekil bu tarihi maç için seçildiği ilin takımına nasıl destek oluyor ?.. Herhangi bir girişimde bulunmayıp kendisini vekil seçen ili böyle mükafatlandırıyor. Devletin elindeki kanala bir milletvekili olarak açıp rica etse ve bu maç TRT3'ten yayınlansa herkes tatmin olurdu. Ancak milletvekili bunu yapmadı, TRT yönetimi de bu güzel girişime finansal olarak destek sağlamayınca canlı yayın konusundaki son umut da uçup gidiyor. Tüm bu olumsuz görüşmelerin ve sonuçsuz çabaların ardından TRT maçın siyasi yönünü sebep gösterip yayınlanmama gerekçesini böyle açıklıyor kulübe. Mali konuların önüne perde çekilip ana sebep buymuş gibi gösteriliyor bir bakıma. Gerçi ana sebep olduysa o daha da vahim ya neyse, siyaset olayına girmeyelim, bizim tek derdimiz futbol. Her fırsatta Anadolu takımlarının gelişmesini savunanların, kendi normal reytinglerini fazlasıyla aşacağı neredeyse garanti olan böyle bir tarihi organizasyonu bedavaya getirme çabalarını da Türk futbolundaki kısır döngünün cevabını arayanlar için verilmiş en güzel cevap olarak addediyoruz.

Kaçırdığımız tarihi fırsatın verdiği üzüntü ve buna bağlı hayal kırıklığının etkisiyle elimizin uzandığı her yere uzanmaya çalıştık bize göre medya ayıbı olan bu olayın detaylarını öğrenebilmek için. Bunca bilgiye ulaştıktan sonra üzerine daha fazla yorum yapmak, işin siyasal boyutlarına karışmak pek bizim işimiz değil. Yukarıdaki olaylar çerçevesinde kaçan fırsat konusunda herkes gibi bizim de düşüncelerimiz var fakat bizim aklımız fikrimiz futbol. Bu yüzden kimseyi yönlendirmeden ulaşabildiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istedik. Gönül isterdi ki stadın kapasitesi doğrultusunda 15 binle sınırlı kalan bu tarihe tanıklık eden birey sayısı çok daha fazla olsun ama olamadı maalesef. Muhtemelen önümüzdeki sezon bir fırsatımız daha olacak bu şölen için. Bu sefer yer İtalya olacak. Bizim medya kuruluşlarımız akıllanır mı bilmiyoruz ama İtalyan TV kuruluşlarının tutumunu da merakla bekliyoruz. Bu tip olaylara son derece alışık olan ve bir çok takıntıyı aşıp demokratikleşmeyi başarmış olan İtalya'da yayın sıkıntısı olmayacağını düşünüyoruz aslında. Olmadı İtalya yollarına düşebiliriz şu heyecan ve merakla...

TV yayını konusunda canlı yayın olmasa bile izleyiciye maç sunulamaz mıydı diye düşünüyoruz. 90 dakika kaydedilir ve maç sırasındaki tatsız durumlar ve siyasi olaylar kırpılıp 60-70 dakikalık çok geniş bir özet şeklinde yayınlanabilirdi.

NOT : Bu yazı ile ilgili eleştirilerinizi ve itirazlarını violafranchi@gmail.com veya tanjuern@hotmail.com adresine iletmenizi rica ediyoruz. Destek olan ve şu an bu yazıyı okuduğunuz tüm blog sahiplerini destek olmalarına rağmen olası bir tatsız duruma karşı korumak için sorumluluğu fikrin oluşmasını sağlayan bu iki arkadaşımız üstleniyor.

NOT 2 : Yazı konusunda Blog İdman Yurdu ve Futbloglar gibi blogları toplayan oluşumların herhangi bir desteği yoktur. Tamamen kişisel olarak haberleşilerek böyle bir tepki düşünülmüştür.

NOT 3 : Yazı içerisinde de defalarca belirtildiği gibi amaç asla siyasi değildir, herkesin tek tepkisi bu tarihi ve eğlenceli maçı canlı canlı tüm detaylarıyla izleyememiş olmaktır.

Bank Asya 1. Lig 3. Hafta


3. Hafta Sonuçları

Boluspor 2-2 Kocaelispor
Samsunspor 1-3 Mersin İY
Kayseri Erciyesspor 1-1 Kartalspor
Altay 1-1 Kardemir Karabükspor
Giresunspor 0-1 Karşıyaka
Dardanelspor 1-2 Konyaspor
Bucaspor 2-1 Hacettepe
Gaziantep BB 0-0 Orduspor
Adanaspor 3-4 Rizespor


Bank Asya 1. Lig'de Bucaspor'un liderliğini devam ettirdiği 3. haftada, maç başına gol ortalaması 2,89 oldu. Ligde 26 golün atıldığı 3. hafta müsabakalarında 5 maç berabere biterken diğer 4 maçın 3'ünde deplasman takımları galip geldi. Lider Bucaspor, Hacettepe'yi uzatma dakikalarında bulduğu golle mağlup ederken, evinde kazanan tek takım oldu. Bu haftaya 90. dakika golleri damgasını vurdu. Karşıyaka, Giresunspor'a; Mersin İY, Samsunspor'a; Bucaspor, Hacettepe'ye; Kartalspor ise Erciyes'e 90. dakikalarda gol atmayı başardılar.
Karşıyaka puan olarak geçen seneyi yakalamış durumda. 3 haftada 6 puan özellikle 2 maçı deplasmanda, içerdeki maçı da seyircisiz bir fikstür için çok başarılı. Bank Asya'da hocaların formülü basit. İçerdeki maçı alır, dışarda puan kaparsam, bir diğer deyişle 2 puan ortalama yakalarsam Süper Lig'e çıkarım mantığı var ve bu mantığı geçtiğimiz yılların istatistikleri destekliyor. Bu yüzden dışarıda gelen 3 puanlar içerideki olası kayıpları amorti ediyor. Son olarak da notumuzu düşelim. Karşıyaka hala ayağında top tutacak oyuncu sıkıntısı çekiyor, bu sorunu kendi içinde nasıl çözecek Reha Hoca çok merak ediyorum...

Dipnot: Bugün 9 Eylül. İzmir'in Kurtuluş Günü. Kutlu olsun...

4. Hafta maçları

12.09.2009 Ordu - Kayseri Erciyes
12.09.2009 Hacettepe - Bolu
13.09.2009 Çaykur Rize - Samsun
13.09.2009 Kartal - Ç.Dardanelspor
13.09.2009 Mersin İ.Yurdu - Giresun
13.09.2009 Konya - Buca
13.09.2009 Karabük - Gaziantep B.Ş.Bld.
13.09.2009 Karşıyaka - Altay
14.09.2009 Kocaeli - Adana

Eylül 07, 2009

Adana Demirspor - Livorno


Çok geç oldu ama benim de birkaç kelamım var. Kapitalist futbol için, oligark, arap ya da amerikan sermayeleriyle kurulan devlerin maçı ne kadar önemliyse, insanlığını, halkların kardeşliğini ve futbolun asıl anlamını unutmamış futbol aşıkları için de bu maç o kadar önemliydi. Tabelada yazan skor bile herşeyi açıklıyor ama benim için maçın anlamı yukarıdaki fotografta özetleniyor. Has adam Lucarelli'nin boynuna amma da yakışmış o atkı. Ne mutlu ki ülkemde böyle bir takım var. O'nu yaratan ve yaşatan herkesle gurur duyuyorum...


fotograf: demirgibiyiz.blogspot.com

Taraftar Gücü


Dün Karşıyaka'nın 1-0 kazandığı Giresun maçından değil de yayınından bahsedeceğim. Zira maç ile ilgili konuşacak çok birşey yok. Teknik düzeyi düşük, pozisyonu az, mücadele gücü yüksek standart Bank Asya - ve hatta Karşıyaka- maçlarından biriydi. Tek farkı Karşıyaka'nın bu sezon forvetinde futbol zekası yüksek bir tecrübeye sahip olması. Okan Öztürk. O da maçı getirdi zaten son dakika penaltısıyla.

Sadede gelirsek hafta sonuna dogru D-Spor 3-4-5-6. haftaların yayın programını açıkladı. İlk 2 hafta maçı yayınlanmayan Karşıyaka'nın 4 hafta daha maçı yayınlanmayacak gözüküyordu. Zaten evindeki maçlarında seyircisinden yoksun takımını televizyondan da seyredemiyordu sevenleri. Ta ki cumartesiye kadar. "Binler" den bahsediliyor mail ve fax yagmurundan bahsedilirken. Rakam kaçtır bilmiyorum ama cumartesi ani bir kararla D-Spor Karşıyaka'nın İnönü'deki Giresun deplasmanını yayın programına alıyor ve maç dün yayınlanıyor. Bunun adı "Taraftarın Gücü" nden başka birşey olamaz...
Related Posts with Thumbnails