Ekim 30, 2010

Sadece O Forma Bile Bu Maçı Alır.


Bundan yıllar yıllar önce Galatasaray, Anadolu'dan rakiplerle karşılaşırken bu lafları zikrediyorduk. Sadece Galatasaray için değil tabi, 3 büyükler içinde aynı şey geçerliydi ama ne olduysa şu son bir kaç yılda oldu. O formanın değeri, içindekiler tarafından unutuldu gitti. Aslında unutulmasını sağlayanlar ise o formayı, değerini bilmeyenlere teslim edenlerdi elbette.

Maçın ilk yarısında 5 ası olmayan bir takım, sağ açıkta Sabri, sol açıkta kimin oynadığı belli olmayan maçta rakibine baskı kurmuş, 2 de gol atmıştı. Ooooo dedik, nasıl bir mücadele, formanın hakkı veriliyor sonunda. Rakip, ki son 8-9 yıldır özellikle Sami Yen'de hep bela olmuştur, kendi sahasından bile çıkamıyordu. En son Lincoln'ün korneri, Kewell'ın kafasıyla gol atmıştı Olympiakos'a bu takım. (Arada atıldıysa da unutmuş olabilirim.) Dilekolay 2 sezon sonra kornerden ilk gol Misimovic'in asistiyle geliyordu. Ardından Pino'da 1 yılı aşkın süre sonra ilk golünü atınca, bir de üstüne bir tane de kaçırınca, 2 haftada bu değişim fazla dedim.

O dakikalarda bana göre maçın kırılma anı geldi. Serkan sakatlandı, o sırada Ali Turan'ın kulübede hareketlenmesi derin duygulara gark etti beni. 2-0 öndeyken, rakibin sol beki aciz kalmışken, Sabri'yi geriye çekip, çabuk, fuleli ve aç Serdar Özkan riskine girmek varken, sağ bekte neler yapamadığını bildiğimiz Ali Turan garantisine oynamak, Hagi'nin maçı kazanayım da 2.maçtan patlamayalım düşüncesi gibi geldi bana.

Maçı rölantiye alamayan bir takımda, zaten işlemeyen bir sol kanat varken, işleyen sağ kanada da çomak sokmak süper gereksiz bir hareketti. Saldırın diye Şifo'ya karşı, yine cesur hareket edemeyen ve skorun üstüne yatamayan Galatasaray, yedi golü bağıra bağıra. Ardından bildiğimiz senaryo ve forma yine çıkmıştı futbolcuların aklından, belki de ilk yarı yüklenince 2.yarıya enerji kalmamıştı. Enerjisi olan tek oyuncu Ali Turan'dı ancak Antalya'nın sol beki Yenal'ın 2.yarıdaki hatalarını zekası ve tekniği sayesinde bertaraf ediyordu Ali.

Hıncal Uluç'un bu hamle ile ilgili olarak Hagi hemen istifa etsin diyeceğini tahmin ediyorum zira haftaya da gol atıp yatmaya kalkarsa Trabzon bu form durumuyla bu takıma acımayacaktır.

Balta'nın ruhsuzluğunu, Sarp'ın maç boyu 2 olumlu hareket dışında sahada gezindiği ve Servet'in hala pas şiddetini ayarlayamayıp, hamle hatası yapmasını saymazsak, zor olan maç kolay kazanıldı diyebiliriz. Servet'in geçen hafta denediği kaleciye geri pas ve karambolde kaleci Aykut'a gol attırma sevdası gibi birçok denemesi bu maçta da bizi riske soksa da kazasız atlattık Servet'i 2.maçta da.

Hagi'nin verdiği gazı 2 haftadır alanlar ortada ama onların içinde kıdemli yerli oyuncuları görememek çok can sıkıyor. Yabancılar oynamaya başlayınca zayıf halkalar da birer birer belli ediyor kendini. Geçen seneye çok hızlı başlayan Mustafa Sarp ve Balta, düşüşten de aynı oranda etkilenmişlerdi ama hala çıkışa geçemediler. Düşüş ve çıkışları hızlı yapamayınca büyük oyuncu olamıyorsun tabi. E Galatasaray gibi büyük takımı da böyle oyunculara teslim edince takımında ne büyüklüğü kalıyor ne hocaları. Bizde eskiden Milan'la Juventus'la Barça'yla yaptığımız maçların istatiskilerini tutarken, şimdi son bilmem kaç maçtır Sivas'ı, Antalya'yı ya da Es-Es'i yenemediğimizi sayıyoruz.

Servet'in gol atmasının en önemli yanları 2 maçtır defanstan gelen Neill-Servet ikilisinin gol arıyor olması, ama bunun rakibin her hücumunun net pozisyona dönme hastalığına bir katkısı yok tabi. Antalya her geldiğinde faul alıyor ya da şut çekebiliyorsa Allah bize sabır vermeye devam etsin, çünkü bu işler yemekten mayonez-ketçapları kaldırmaya benzemiyor. Diğer önemli yan ise Servet'in Mismovic'e sarılması. Buna denecek tek laf küfür olur, ondan hiçbir şey demiyorum.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails