Sadece 19 dakika dayanabildim. Bugüne kadar seyrettiğin en kötü film "Gemide" diye düşünüyordum. Artık yalnız değil orada... Bu kadar zorlama, basit, eğreti bir film görmemiştim. Tebrikler...
1/10
2 yorum:
Adsız
dedi ki...
Ben de ilkine o kadar falan dayanabilmistim. Ikincisini izlemeye gerek gormedim o yuzden!
BİR ENTELDEN YANIT (film ile ilgili bir yazıya yanıt)
Tarkan Kaynar
Sondan başa gidecek olursak sinemanın bir keyif düzlemi olduğu gerçeğı yadsınamaz ve her gün Felsefenin Temel İlkeleri okuyup,her hafta Antonioni ve Tarkovsky izleyen insanlar olmadığımızdan bu sanatın keyif ürünleri içerisinde mizahın gücünü de yadsıyamayız.İşte bu güç ki mizahı ince bir ipte oynatmaktadır aynı zamanda.Yani ipin üzerindeki dengeyi sağlayamazsa mizahçı baş aşağı düşebilir.Nerden? gözümden.. Yoksa gişede düşüşün olmayışı bir gerçekliğin kalitesini bana ispat etmez.
Gelelim filme.Açıkcası ben çevremde beğeni ve görüşlerine önem verdiğim insanların izleyip beğendiklerini fark edince inanamadım.Filmi izlemeden nasıl bir rezillik silsilesi olduğu tiplemesinden,reklamlardaki yansımasına kadar kendini belli eden bi film artığı, ülkemde entelektüelleri geçtim,sıradan düzgün beğeniye sahip insanlar konusunda dahi beni hayal kırıklığına uğratıp endişelendirdi.
Bu tepkimi dile getirdiğimde çevremdeki insanların gözlerime direkt bakmadan “ya ben de aslında milletin gazına geldim gittim,Turkcell biletim vardı onu değerlendirdim,gittim ama az şeye güldüm..”gibi korkak tavırları ile karşılaştım.Senin de yazında belirttiğine yakın bir düşünceyle önyargının (hele ki sanat ürünlerine-elim kırılsın buna sanat ürünü dedim ya) olması bana yakışmayan bir tavırdı neticede ve filmi indirip izledim.Almadım,gitmedim,indirdim.. çünkü hiçbir kuvvet beni o filme para vermeye yetmezdi. İvedik-1’i midem bulana bulana (adamdan değil kendimi yalnız hissetmemden kaynaklı bir bulantıydı bu) sinema (!) mız adına utana utana zar zor izledim.Osuran,geğiren,kusan bir adama mı gülmüştü bu kadar insan? Gerçi benim çevremde bu tip kendini sevimli kılan “ayı”larla ben de bir dönem arkadaşlık yapmış olduğumu fark ettim.Kendi utancımı kendimle yaşamışken o yaşayan,o gerçek “ayı”şimdi film kahramanı olmuş ve kitlelerin alkışını alıyordu.
Bir tek şey düşündüm.Tecavüzcülere neden kızıyoruz ki? Ya da daha soft düşünelim,bir sosyal ortamda bizi rahatsız eden kişilere neden gülmüyoruz ki? Perdede olunca komik gerçek hayatta mı ayıp bu davranışlar.Hadi mizah abartı sanatıdır diyelim.Mizah şimdi osurmak,geğirmek,elle yemek yemek,insanlara el kol şaka(!)ları yapmaktan,”ayı” gibi davranmaktan mı ibarettir? TV’de skeçlerini izlediğim Şahan’ı belli oranda beğenirdim.Ama sinemanın dili,etkisi,yansıması bambaşkadır.Belaltı mizah her zaman kolaycı taktiktir.
Bitti ve sildim.Bir hafta sonra ikincisini indirdim.Neden diye sormayın hala sizden değilim.Ben izlerim,kötüyse hakkını verir bokumu da atarım.İvedik-2 birincisine göre daha sadeleştirilmişti. Küfür eleştirileri yerini bulmuş,biraz azaltılmış,eliyle yemek yiyen,anormal davranışlar gösteren ivedik’in yerine tiki kızlara laf sokan,sistemi ve iş dünyasını eleştiren,babaanne imajıyla değerlere sahip çıkan ivedik gelmişti.O anlamda ilk filmde otelde açık büfede neden eliyle makarna yediğine anlam veremediğmiz ivedik ikinci filmde çin lokantasında kızın yüzüne kusarken “suşi meraklılarına” kustuğu için anlam kazanıyor ve biz her allahın gününü diyalektik materyalizm okuyarak geçiren entellerin az da olsa gönlünü kazanmaya oynuyordu.
Neticede “başbakanının oy oranını söyle,sana mizah sevgini söyleyeyim” toplum yansımasının ürününü iyi değerlendirmiş Şahan.Ben “Kutsal Damacana”yı izlerken bile yuh derken bunları izledikten sonra o filmin hakkını yemiş olduğumu anladım.En üzüldüğüm şey ise Penguen’in en sevdiğim çizerlerinden Serkan Altuniğne’nin senaryoya imza atmış olması idi.İşte karikatür ile sinema arasındaki mizah farkı burada ortaya çıkıyordu.Damacana’yı yazanında yine sevdigim Leman çizeri Ahmet Yılmaz olduğu düşünülürse aynı acıyla ve açıyla bakabiliriz bu ikileme.
İvedik’i Şaban’la Cilalı İbo ile bir tutmak bu filme bir kalite kazandırmaz. Şaban “saf” kişiliğin yansıması olarak reel hayatta bizi rahatsız etmezdi.Serial film olma özelliği sadece ivedik’i ilgilendirir ki 1 ile 2 arasında ki fark ve yumuşama ana çatının aslında o kadar sağlam örülmediğini,tribunlerden gelen tepkilere göre şekil alacağını belli etti.O nedenle Şaban’lara saygısızlık etmeyelim.
Mizah yerinde güzel bence.Kimisi tvde,kimisi dergide,kimisi stand-upda başarılı ama sinemada berbatlar.Bu kısmı mizahla ilgili idi.Mizahı burada noktalayıp önyargısız biri olduğumun ispatı adına şunu diyorum ki;Sinema yaparak birileri beni şaşırtacak ve alkışlatacaksa o isim nasıl geldi bilmiyorum ama geldi zaten: Mahsun Kırmızıgül..
2 yorum:
Ben de ilkine o kadar falan dayanabilmistim. Ikincisini izlemeye gerek gormedim o yuzden!
BİR ENTELDEN YANIT
(film ile ilgili bir yazıya yanıt)
Tarkan Kaynar
Sondan başa gidecek olursak sinemanın bir keyif düzlemi olduğu gerçeğı yadsınamaz ve her gün Felsefenin Temel İlkeleri okuyup,her hafta Antonioni ve Tarkovsky izleyen insanlar olmadığımızdan bu sanatın keyif ürünleri içerisinde mizahın gücünü de yadsıyamayız.İşte bu güç ki mizahı ince bir ipte oynatmaktadır aynı zamanda.Yani ipin üzerindeki dengeyi sağlayamazsa mizahçı baş aşağı düşebilir.Nerden? gözümden.. Yoksa gişede düşüşün olmayışı bir gerçekliğin kalitesini bana ispat etmez.
Gelelim filme.Açıkcası ben çevremde beğeni ve görüşlerine önem verdiğim insanların izleyip beğendiklerini fark edince inanamadım.Filmi izlemeden nasıl bir rezillik silsilesi olduğu tiplemesinden,reklamlardaki yansımasına kadar kendini belli eden bi film artığı, ülkemde entelektüelleri geçtim,sıradan düzgün beğeniye sahip insanlar konusunda dahi beni hayal kırıklığına uğratıp endişelendirdi.
Bu tepkimi dile getirdiğimde çevremdeki insanların gözlerime direkt bakmadan “ya ben de aslında milletin gazına geldim gittim,Turkcell biletim vardı onu değerlendirdim,gittim ama az şeye güldüm..”gibi korkak tavırları ile karşılaştım.Senin de yazında belirttiğine yakın bir düşünceyle önyargının (hele ki sanat ürünlerine-elim kırılsın buna sanat ürünü dedim ya) olması bana yakışmayan bir tavırdı neticede ve filmi indirip izledim.Almadım,gitmedim,indirdim.. çünkü hiçbir kuvvet beni o filme para vermeye yetmezdi. İvedik-1’i midem bulana bulana (adamdan değil kendimi yalnız hissetmemden kaynaklı bir bulantıydı bu) sinema (!) mız adına utana utana zar zor izledim.Osuran,geğiren,kusan bir adama mı gülmüştü bu kadar insan? Gerçi benim çevremde bu tip kendini sevimli kılan “ayı”larla ben de bir dönem arkadaşlık yapmış olduğumu fark ettim.Kendi utancımı kendimle yaşamışken o yaşayan,o gerçek “ayı”şimdi film kahramanı olmuş ve kitlelerin alkışını alıyordu.
Bir tek şey düşündüm.Tecavüzcülere neden kızıyoruz ki? Ya da daha soft düşünelim,bir sosyal ortamda bizi rahatsız eden kişilere neden gülmüyoruz ki? Perdede olunca komik gerçek hayatta mı ayıp bu davranışlar.Hadi mizah abartı sanatıdır diyelim.Mizah şimdi osurmak,geğirmek,elle yemek yemek,insanlara el kol şaka(!)ları yapmaktan,”ayı” gibi davranmaktan mı ibarettir? TV’de skeçlerini izlediğim Şahan’ı belli oranda beğenirdim.Ama sinemanın dili,etkisi,yansıması bambaşkadır.Belaltı mizah her zaman kolaycı taktiktir.
Bitti ve sildim.Bir hafta sonra ikincisini indirdim.Neden diye sormayın hala sizden değilim.Ben izlerim,kötüyse hakkını verir bokumu da atarım.İvedik-2 birincisine göre daha sadeleştirilmişti. Küfür eleştirileri yerini bulmuş,biraz azaltılmış,eliyle yemek yiyen,anormal davranışlar gösteren ivedik’in yerine tiki kızlara laf sokan,sistemi ve iş dünyasını eleştiren,babaanne imajıyla değerlere sahip çıkan ivedik gelmişti.O anlamda ilk filmde otelde açık büfede neden eliyle makarna yediğine anlam veremediğmiz ivedik ikinci filmde çin lokantasında kızın yüzüne kusarken “suşi meraklılarına” kustuğu için anlam kazanıyor ve biz her allahın gününü diyalektik materyalizm okuyarak geçiren entellerin az da olsa gönlünü kazanmaya oynuyordu.
Neticede “başbakanının oy oranını söyle,sana mizah sevgini söyleyeyim” toplum yansımasının ürününü iyi değerlendirmiş Şahan.Ben “Kutsal Damacana”yı izlerken bile yuh derken bunları izledikten sonra o filmin hakkını yemiş olduğumu anladım.En üzüldüğüm şey ise Penguen’in en sevdiğim çizerlerinden Serkan Altuniğne’nin senaryoya imza atmış olması idi.İşte karikatür ile sinema arasındaki mizah farkı burada ortaya çıkıyordu.Damacana’yı yazanında yine sevdigim Leman çizeri Ahmet Yılmaz olduğu düşünülürse aynı acıyla ve açıyla bakabiliriz bu ikileme.
İvedik’i Şaban’la Cilalı İbo ile bir tutmak bu filme bir kalite kazandırmaz. Şaban “saf” kişiliğin yansıması olarak reel hayatta bizi rahatsız etmezdi.Serial film olma özelliği sadece ivedik’i ilgilendirir ki 1 ile 2 arasında ki fark ve yumuşama ana çatının aslında o kadar sağlam örülmediğini,tribunlerden gelen tepkilere göre şekil alacağını belli etti.O nedenle Şaban’lara saygısızlık etmeyelim.
Mizah yerinde güzel bence.Kimisi tvde,kimisi dergide,kimisi stand-upda başarılı ama sinemada berbatlar.Bu kısmı mizahla ilgili idi.Mizahı burada noktalayıp önyargısız biri olduğumun ispatı adına şunu diyorum ki;Sinema yaparak birileri beni şaşırtacak ve alkışlatacaksa o isim nasıl geldi bilmiyorum ama geldi zaten: Mahsun Kırmızıgül..
Tarkan Kaynar
Yorum Gönder