Ağustos 07, 2010

Üzgünüm Leyla.

Çöküşün başlangıcı. Hayatının futbolunu oynayıp İstanbul'a gidemeyen oyuncular topluluğunun çöküşünü geçen sene kısmen Sivas'ta izlemiştik. Bu sene 2.bölümüyle karşımızda olacağının sinyalini verdi bu gece.
Sarı kartlar pas da geçilse, hakeme bela okuyan bir İstanbullu oyuncunun atılacağı pozisyonda Volkan oyunda da kalsa, geçen senenin gol atamayan golcüsü Teofilo'nun hat-trick'i geçen sezonun şampiyonunun bu sene neler yapamayacağını erkenden göstermiş oldu.
Bu fragmandı. Daha bunun CL'si var. Heyecanla bekliyoruz.
Maçın başından sonuna Trabzon'un istekli olması, Teofilo'nun golleri, Bursa'nın sadece 2 pozisyon bulması, Kuddusi Müftüoğlu'nun formsuzluğundan hiçbirşey kaybetmemesi, Şenol Güneş sıfır egosu maçın enteresan detaylarıydı. Bursa'nın yeni yabancıları neler getirecek bilemiyorum ama geçen seneki havadan eser yok. Ayrıca şampiyonun sponsor bile bulamaması, bir Anadolu kulübü şampiyon olursa çok şey değişir diyenlere de en güzel cevap olsa gerek.

Anfield'da Damping.

Liverpool, Trabzon maçı bilet fiyatlarını açıklanmış. Tüm stad, yetişkin £10, çocuk £5, 65+ ve engellilere £7.50. Fiyatlar dehşet, ön eleme olmasından mütevellit taraftarlara güzellik yapmışlar, kombine sahipleri de bilet almak zorundaymış. Enteresan bir kalabalık bekliyor olabilir Trabzonspor'u orada.
İstanbul'da 10 TL'ya maç izleme şansımız olur mu acep, çocuklara 5 TL? Tabi ondan sonra never walk alone normal.

Ağustos 06, 2010

UEFA Play Off Eşleşmeleri


En zoru Trabzon'un tabi ki ama Liverpool'u Avni aker'de seyretme şansı paha biçilemez. En ilginci ise G.Saray'ın rakibi. Zorluğundan değil forma reklamından... Eşleşmelerin tümü:

  • G.Saray - F.C. Karpaty
  • Liverpool - Trabzonspor
  • Beşiktaş JK - Helsinki JK
  • PAOK - F.Bahçe

Sidik Yarışı.


Real'in Bernabeu'da Barça'nın CL'yi almasını istememesini veya Lazio'nun hem siyasi hem ezeli rakibi Roma'nın şampiyon olmasını istememesini anlayabilirim, ki bu durumlar bitime az maç kala başlamış hareketler. Ama daha ön elemelerde sidik yarışına girmenin amacı nedir, onu anlamak biraz zor. Zaten son yıllarda en çok ülke puanını ilk turlarda alıyoruz, bırakın rakibe laf atmayı, kendi takımınızın başarısını yorun kendinizi, sonra zaten ligimize dönüyoruz.
Takımınıza güvenmiyor olabilirsiniz, ezeli rekabetin etkisiyle rakibin başarısını da istemeyebilirsin ama en azından takımlar biraz ilerlesin, kendi takımının başarısızlığından emin ol, ondan sonra başkasına laf at. Atılan sadece laf değil tabi de...
Suç kimde dersek, son yıllarda rekabetin kalitesine bakmak gerek. Başkanların yöneticilerin işi gücü bırakıp, fanatik taraftar moduna girdiği son 10 yılda rakibini alkışlayan Özhan Canaydın'ı, ezeli rakibi için birşeyler yapmaya çalışan Ali Şen'i bile arıyorsak, vay halimize. Kocca 3 büyükler maçlarda rakiplerine yatıyorsa, daha çoook taşırız rekabeti ön elemelere.

Ağustos 05, 2010

Belgrad Deplasmanı

Beklediğimiz oldu ama penaltıya kadar geçen süre geçen haftanın tekrarı gibiydi. O arada Aykut'un sahne alışı rahatlattı. 5-1 işimizi gördü. İlk kez de Sırp takımını elemiş olduk.
Geçen sene gibi başlangıç yapıyoruz yine. Arda, Mustafa Sarp, Kewell geçen sene gibi başladılar. Bir de yine kolay gol atıp, kolay gol yiyoruz. Şimdilik pek bir değişiklik yok.
Pino ve Batdal'ı ilk kez izlediğimi düşünürsek bıraktıkları intiba beklediğimden iyi oldukları yönünde. Çana'yı zaten tanıyoruz. Bu maçta kart bekliyordum ondan ama ümitlerimi boşa çıkarttı.
Söylememiz gereken ve sıkça tekrarladığımız her şeyi Prekazi de söyledi maç sırasında. Laubiliyet, topu bekleyen oyuncular, defanstaki iletişim sıkıntısı. Sezon başı, hava sıcak, rehavet diyerek şimdilik bunları askıya alalım. Sezon boyu konuşulacak nasılsa bunlar.
Bu arada maç öncesi NTVSpor'da 2 saat program yapmaya gerek yokmuş. Programdaki Sergen kötümserliği, UEFA2000 yolunda her maçtan önce yaptıklarını hatırlattı. Hasan Şaş'ın bir programda anlattıklarına göre, o dönemde Dortmund sizi ezer, Leeds sizi yer gibi direk kötümser konuşurmuş her kuradan sonra. Yine aynısını yaptı.
Şimdi sıra Beşiktaş'ta. Yarın 4 takımla girelim kuraya, kısmetse 4 takımla da gruplara devam edelim. Biraz puan toplamak gerek.
Formaya sıra gelmedi ama gerçekten bu mercan iyice kötü olmuş. Maç içinde rakibe güven verir gibi duruyor. Turuncu iyiydi, mor da rakibi sıkan bir renkti ama bu mercan çok yumuşak olmuş. Kremi de sahada görelim öyle karar verelim ama turuncu hala tektir nazarımda.

Ağustos 04, 2010

Fotomaç Kafası


Fotomaç'ın F.Bahçe'nin elenmesine attığı sanal manşet. Biz bunu Aykut top oynarken yapardık, hala mı aynı kafa???

Cafe 9



Kızılyıldız taraftarlarının 91 CL Final'indeki Popescu'su, Pançev'in kafesindeyiz bu sefer, Üsküp'te. Balkan turumun Üsküp ayağında, bir kaç yıl önce Pançev'in açtığı ama internette yeterince bilgi bulunamayan Cafe 9'a gitmesek olmazdı.
Tipik bir Balkan Cafe'si. Kahve, bira ve her türlü içki. Makedonya'nın çıkardığı en önemli oyuncu Pançev. 2.si de şu sıralar yine Inter'de oynayan Pandev zaten. ç, d ilerliyor isimler.
Pançev, Kızılyıldız'da 1991'de Şampiyon Klüpler Kupası'nı kaldırıp, bir de Avrupa'da Altın Ayakkabı sahibi olduktan sonra, Inter'in yolunu tutuyor ama bir türlü tutunamıyor Inter'de. Kiralık Almanya, İsviçre derken bırakıyordu futbolu. Altın Ayakkabı'sını da, 1991'de Kıbrıs'ta dönen olaylar yüzünden o sene ödül iptal edildiğinden, 2006'da Makedonya'da Platini'nin elinden alabiliyordu.
Biz nereden seviyoruz bu adamı dersek, CM1 Italia'da Inter'in kadrosunda olması diye cevap vermemiz gerekiyor. O dönem efsane CM kadromun vazgeçilmeziydi kendileri.
Tabi Cafe'de yakalayınca hemen yanına gittik. Foto falan derken, nereden geliyorsun sorusuna Türkiye-Galatasaray cevabını verince, Üsküp'te Türklerin arasında yaşamasındandır ki 'Jok İyi' cevabını aldık. Biraz gırgırdan sonra Cafe'den ayrıldı, biz de vay anasını adamı 15 sene sonra bulduk dedik. Yaş 44 olmuş ama oynasa kimse niye oynuyorsun demez diyerek Cafe'den ayrıldık.

Ağustos 03, 2010

Barça Hava Yolları.



THY'den Barça'ya özel aşçı kıyafeti & iPad'li İbrahimovic Efendi.

Fener'in Kocası ; Tarık Hociç


Yolunuz Saraybosna'ya düşerse, ki bence düşsün, Başçarşıja denilen, Türkiye'de benzerine sıkça rastladığımız çarşıda, Galatasaray Çevapicisi Tarık Hodzic'in yerine mutlaka uğrayın. Çevapi dedikleri Boşnak köftesi, bizim köftelere de benziyor doğal olarak. Çarşının en iyi köftecisi Hoçiç olmasa da Galatasaray kontenjanından kendimizi orada bulduk. Uzun süren Türk yemeği özlemimizi köfte ile bitirmiş olduk.
Tarık Hodziç servis yaparken, O'na sarmamak olmazdı. Alışık olduğundan hemen başladı muhabbete. İlk söylediği de Fener'in kocası olduğuydu. Her maçta atardım ben Fener'e diye de ekledi. Eski anılardan bahsetti. Dükkana gelen siyasi, spor adamı ve ünlülerle dolu duvarlarından da gururla gösterdi. Fatih Terim hala imparator O'na göre.
Gittiğimiz günün öncesinde hazırlık maçı oynanmış, Fener yine kazanmıştı. Artık kimse Fener'e gol atamıyor dediğimde, A harfi ile başlayıp, sonra da kızlar var beni kötü konuşturma demesi ile dükkandan ayrıldık.
Köftecinin adı Galatasaray, duvarın bir kısmı da sadece Galatasaray'a ait. Metin Oktay ile fotosu, Rüya Takım maçı, 100.yıl plaketi. Değişik bir nostalji yaşatmış oldu bize Tarık Hociç. Zaten konuşmalarına gülmekten hangi takımı tuttuğunuzun pek önemi kalmıyor.
Eski Osmanlı topraklarında hala Türk esintileri yaşıyoruz ama bu durum pek fazla devam etmesin diye uğraşan çok adam var oralarda. Barış Gücü'ndeki Türk Komutana iş için değil, topraklarımızı görmeye geldik dediğimizde, gözlerindeki mutluluğu görmek için bile gitmeye değer.
Savaşın izleri neredeyse silinmiş son 2 senede Saraybosna'da, tıpkı Kosova'da, Karadağ'da olduğu gibi. Gelecek nesiller ancak resimlerden, belki de anlatılanlardan bilecek savaşı. Bir kaç seneye de dostluk rüzgarları estirilecek muhtemel, ki estirilmeye başlandı hem de bizim tarafımızdan. Böylece savaşla kazanılamayanlar bu kez barışla ele geçirilmeye çalışılacak.
Related Posts with Thumbnails