
Fatih Tekke postuna Ceza Sahasından gelen yoruma cevap yazacaktım, uzun oldu post yazayım dedim. İstanbul'a uğramayan her büyük futbolcu mağdur olur yazmış. Doğrudur, lakin İstanbul'a uğramazsan vizyonun da dar olur. Şampiyonlar Ligi'ne bile almazlar. Farklarını yazalım, İstanbul'la, şu uzağın.
- İstanbul takımlarına gelenler sürpriz seneler hariç Avrupa'da ortalama en az 6 maç yaparlar her sene. Bu maçlar üst düzeyde olmasa bile, her sene Avrupa'da olmak takımları Artmedia, Anorthosis ya da Cluj gibi takımlardan farklı kılar.
- İstanbul takımlarına gelenler kendilerini gerçek bir savaşın ortasında bulabilirler. Eski takımında her maç banko oynayan, bütün yükü sırtlayanlar İstanbul'da süt dökmüş kedi gibi olabilirler. En son örnek Topuz'dur, Daum'la kavga etti dedikoduları gerçek midir bilemem ama şimdi yanından ayrılmamaya çalışmaktadır, zira burası İstanbul'dur. Her kafana estiğinde kaleye şut çekemezsin, takımı kurtarmaya çalışamazsın, çünkü onu yapabilecek senden çok daha fazlaları vardır.
- İstanbul'da yedek kalmak da vardır. Eski takımında kötü de oynasan bile orada yıldız sensindir ve sana bel bağlanır. Burada sana ihtiyaç yoktur birinci etapta. Çünkü sen oynamazsan yerine 2 ya da 3 kişi daha vardır, senin kötü maçından iyi oynayabilecek. Roberto Carlos bile kulübe ile tanışabilir.
- Burası Türkiye'nin büyük futbol arenasıdır. Geldiğin gün hava limanında seni bekler sarışınlar, esmerler , aldığın rakama istinaden. Eşin varsa da durum değişmez. Maçlardan önceki gece bile barlarda sabahlayabilirsin. Ona da dikkat etmezsen Necati olursun, Serhat olursun, gidecek takımı 31 Ağustos günü saat 17:00'de anca bulursun.
Bu yazılanların sonucu şudur ki; her sektörün olduğu gibi futbolun da merkezi İstanbul'dur bu ülkede. Ve en iyiler mutlaka bu şehre gelirler. En iyilerden olup da gelemiyorlarsa bu sorun kendilerinindir. Gelemeyip yıldız kalanlar eskiden varlardı. Hami vardı, Ünal vardı, B.Orhan vardı. Ama onlar gelmezdi, zaten gelmediler. O zamandı 4 büyük. Zevkle izlerdik, Lyon, Aston Villa maçlarını. Şimdi izleyemez olduk. Uzakların büyük yıldızları suskundu Anothosis ve Kiev maçlarında.
Öyle ya da böyle küçük takımın büyük yıldızlarının işi zor Milli takım konusunda. Doğru, ama şu Avrupa tecrübesi var anlaşılmak istenmeyen. O tecrübeydi bizi Şampiyonlar Ligi'nde ilk golle Cihat'la tanıştıran. O tecrübeydi, Türkiye'nin kralları Saffet Sancaklı ve Hakan Şükür'ü Türkiye'ye golsüz döndüren Euro96'dan. Ve o tecrübeydi Euro2008'de 3. olan. Yedeksiz kadroyla maça çıkıp düdük çalmadan maç bitmez diyen Almanlar'a elenen. Ki o turbuva Mehmet Topuz, Mehmet Yıldız vardı Terim onları almadı, hata yaptı ile başlamıştı. Şimdi lütfen bana küçük takımlarının büyük oyuncularından bahsetmeyin.
Trabzonspor'un 4.büyüklüğünü elinden almış değilim, Ama ben eski Trabzonspor'u özledim, Trabzonsporlu'lardan kurulu, Avni Aker'i cehennem çeviren, puan alındı mı bayrama çeviren o takımı. 4.büyük o takımdı işte. Gökdeniz'i ve Fatih'iyle Şampiyonlar Ligi'ni kaçıran, senede ortalama 2 Avrupa maçı yapan takım değil. Gol kaçırma rekoru kıranlar şimdi frikikleriyle kaleciyi korkutan Hami'nin, süratiyle uçan Orhan Çıkrıkçı'nın yerine alamaz benim gönlümde.
Bakış açısını biraz genişletelim ve İstanbul'un da aslında Avrupa'ya uzak olduğunu görelim. Yukarıdaki sebeplerdir İstanbul'dan yurtdışına pasaport vermeyen.