İlle de kötü şeyler bizi futbolu bitirmiyor ya! Bazen bir gole bir saniyeye dünyaları verebiliyoruz. Hemen sonrasında gerçek dünyaya dönmesi de mümkün olmuyor. Eğer burada bir kıstas varsa annemdir benim için. Kendisi abisinin 55 sene önce Beşiktaş'ta forma giymesi sayesinde Beşiktaşlı olmuş ama hâla Sergen ve Seba hariç Beşiktaş ile ilgili bir şey bilmeyecek kadar futbola uzak. Ben maç sonrası eve geldiğimde ya da evde izliyorsam, maçtan sonra ben söylemeden gelip el kol hareketi yapmaya başlıyorsa futbol orada bitmiştir benim için. Annemi bile yaşı müsait olsa, çıldırtabilecek hale getiriyorsa bu futbol sevilir be.
Bu minvalden yola çıkarsak şöyle bir 10luk yaptım kendime.
1- Popescu penaltı - UEFA 2000. Bir daha bu kadar sevinebilir miyim bilemiyorum ama yok böyle bir şey. Korkunç. İçki içerek maç izleyemedim hayatım boyunca ama o maçta ne içtiysem yaramadı. Önceki gece heyecandan uyuyamadığım gibi o gece de uyumamıştım. Bu arada hareket etmeyen trafikte arabaların arasında timsah yürüyüşü yaparken birinin bana seslenmesi ve sokakta kutlamalara yıllanmış bez Türk Bayrağıyla katılan annem.
2- Semih 120+2.dakika ve Rüştü. Çek ve İsviçre maçından sonra geri dönüş fatalitesi. Golü yiyince dışarı cafeden dışarı çıkıp, içime doğmuş gibi dev ekrana bakmaya devam etmem nedir? O saatten sonra gol olursa onu Semih atar. Rüştü için denilecek tek şeyi, Rıdvan söylemişti zaten. 'Atla soluna çıkar Rüştü.'
3- Nihat ve Çek ya da Cech mi desek. Uğursuz ve futbolsevmez bir arkadaşımın iğrenç ilk yarı sonrası sıkılmış, 'olm dur biz bu maçı alırız' dememe rağmen giderek bizi rahatlatmıştı. Cafede kalanlara 2-0'dan sonra nedense ağzımdan 75e kadar 1 tane atarsak biz bu maçı alırız' dedim. Milan maçından kalma Fatih Terim gazıydı bu. Nihat ilkini attı, aynı anda hem atv'de, hem lig tv'de yorumcular ve belki de her yerde bütün Türk Milleti'nin 3.yü atacağımıza inanması da dünyanın başka hiç bir yerinde olmaz. Destek ayağının görüntüsü hâla inanılmaz duruyor.
4- Mustafa Keçeli 2006. Takıma trip atıp Kayserispor maçını izlemezken, oturduğum cafenin bahçesinden kız kesmeye çalışırken, göz bozukluğu sebebiyle hayatta göremeyeceğim bir mesafeden, yolun karşısındaki bir restaurantın içindeki LCD'den o golü nasıl gördüm bilmiyorum hâla. Oturduğumuz masayı nasıl sıkmışsam son düdükle, masa ve ben direk yola atlayarak gece geç saatlere kadar sürecek kutlamaları başlattık.
5- Sabri - Bordeaux. Tekerrürü kıyamet alameti olacak durum. Arnavutluk'ta bahisçide TV'nin sesi kısık maçı izlerken, maç 3-3 olunca bir Arnavut'un küfür etmeye başlaması ve Sabri'nin golüyle aynı Arnavutla kucaklaşmam. Futbol birleştiriyor. Daha sonra öğrendik ki, küfürün sebebi amcanın maç 3-1 iken, canlı bahiste Galatasaray'a gol basmasıymış. Ama son gole sevinci tipik 3.dünya ülkesi sevinci. Fransızları yenen Türk Takımı.
6- Deivid Chelsea. İlk gole kadar İlker Yasin'in Chelsea methiyeleri yeterince sinir etmişti zaten. Golden sonra işte Fener bu diye dönmesi de can sıkıcıydı. Ama Deivid'in golü her şeyi unutturdu. O sırada ben çoktan projeksiyonun boşta asılı perdesinden Saraçoğlu'na ulaşmıştım bile.
7- İlhan Mansız - Senegal. Dünya Kupaları, Euro'lar kadar ilgimi çekmedi hiç, belki de o kupa çok uzaktaydı diye böyle düşünüyorum. Ama Senegal maçı öğleye denk gelmiş, sokaklar boşalmış ve tüm dükkanlar kapanmıştı. Ben de kapatıp izlemeye gittim eve ama o golden sonra aynı boş sokak anlatılamaz bir şekilde insan doldu. Kimse çalışmıyor diye düşündüm bir an. Akşama kadar dükkanın önünden çayımla birlikte bayrağımı sallayıp, ses tellerimi zorladım.
8- Volkan - Sevilla. İlk maçta yenen 2 gol, sakatlanan Roberto Carlos ve Volkan'ın yediği saçma sapan 2 gol. Hırsımı CM'den çıkarmak için bilgisayara dönüp maçı dinlemeye başladım. Deivid'in 2.golünden sonra git gide TV'ye yaklaştım ve Volkan'ın son penaltıyı çıkarmasıyla, pek de sevmediğim bir adam sayesinde sevinmeye başladım. Avrupa'da tur geçmek başka oluyor. Özlemişiz çok.
9- Prekazi - Monaco. Daha futbolla ilk tanıştığımız yıllar. Bir önceki sene PSV'ye elenince ilk futbol sebepli ağlamamı yaşamışım. Daha taze yani. Önce 5-0 Xamax, ardından Tanju'nun 5 katlı apartmanın tepesinde attığı gol. Ve ceza ve Almanya. Almanya sempatimiz o maçtan sonra başladı bizim milletin bence. Yoksa az çektirmediler gurbetçilere. İlk maçtan sonra da sokağa çıkılmıştı ama bana izin çıkmamıştı. 2.maçta artık kimse durduramaz beni ilk yarı finalim. Bütün gece babama araba kullandırmıştım onu hatırlıyorum.
10- Jardel - Real Madrid. Bu hem süper kupa hem de CL çeyrek final ilk maçı için kullanılabilir. CMciler Super Cup'ı pek sevmez. Tek maç. Anlamsız. Para da kazanmıyoruz, taraftar da gelmiyor diye üvey evlattır. Sokağa çıkmadım ama kupa kupadır. 2.si daha anlamlıydı. Baş ağrısı ile gittim izlemeye, 2-0'dan sonra eve dönmeyi düşünürken, bırakamadım bir türlü. Sonra 3-2'de kahve sahibinin üst kattaki bizlere aşağıya düşmeyin seslenişini hatırlıyorum. Baş ağrısı falan kalmadı tabi. Futbolun sağlığa etkisi. Baş ağrısını en iyi orgazm geçiriyor diyorlar ya, o hesap. Tabi aynı sene 3 maçtan 2sinde Real'i yenebilen takım şu an muhtemelen çıkacağı 3 maçta da 5lik simide döner diye düşünüyorum.
Bu maçların hepsinin sonunda, beraber maç izlemekten kesinlikle nefret ettiğim karşı cinsin bir ferdi tarafından, nasıl koyduk lafını, kendi lûgatlarından kısmen daha edepli kelimelerle duymak kesinlikle priceless.
2 sene oluyor son zaferin üzerinden geçeli. Bir daha ne zaman zıplarız havalara o da meçhul. Bu sene birileri bir şeyler yapsın, silkinelim bi. Paslanıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder