Önce diğerlerinden başlamalı. En büyük alkış - ishal ağzına, şöhreti kaldıramayan karakterine rağmen - Bülent Uygun'a gitmeli. İkinci ligden çıkan bir takımı kısa süre içerisinde, hem de iki sene üstüste, kafaya güreşen bir takım haline getirdi. Bunun para ve transferle olamayacağı ülkemizce çok kez tescillenmişti. İstanbulspor ve Siir Jetpa en güzel örnekleridir. Zaten bu başarının böyle olmadığını en güzel şu şekilde sağlayabiliriz. Açıkcası ben Sivasspor kadrosunu önüme koyup incelediğimde, Beşiktaş'a almaya heves edeceğim oyuncu göremiyorum. Bu kadroları kötü demek değil ama en iyileri bile ancak kadro zenginliği yaratmak, ya da kulübeyi zenginleştirmek için kullanılabilir diye düşünüyorum. Bir Guiza maliyetine kurulan takım bunları başarabiliyorsa "Türbülent" in de bu coğrafyada başarılı olduğunu telafuz etmekte bir hata görmüyorum. Tabi bu Türbülent'in içine, fitness çalışırken mehter marşı dinlemek de dahil, bunu unutmayalım.
Balçık medyamızın köhnemiş klişelerinden biriyle bitirdik bir sezonu daha. Bu seneki motto "Kalitesiz bir lig" oluşuydu. Bunun sebeplerini onların penceresinden şöyle açıklayabiliriz; Fenerbahçe ve Galatasaray her sene zirveye oynar. Bunlardan herhangi biri o sene içerisinde zirveden kopabilir. Bunda bir sorun yoktur. Zira ikisi birden koparsa o lig zevksiz ve kalitesiz bir ligtir artık. Standart budur, gerisi hava cıva. Geçen seneden daha az kaliteli olmadığını düşünüyorum ben bu ligin. Fenerbahçe Marco'yu kaybetmesine rağmen Guiza ve Emre'yi kadrosuna katarken Galatasaray Meira, Kewell ve Baros gibi kalitesi ve marka değeri yüksek isimlerle takviye yaptı. Kadrosunu baştan aşağı yenileyerek eskiye oranla çok daha iyi bir takım yaratan Trabzon'u da sayarsak bu ligin oyuncu kalitesi olarak öncekilerden daha düşük olduğunu söylememiz imkansız. Burdan nereye varılabilir. Sevgili takım yazarlarının iddia ettiği bu kalitesiz lig artık şampiyonluğun eskisi kadar kolay olmayacağını göstermiştir. Bu da kadroları ve teknik ekipleri daha kaliteli takviyelerle daha yukarıya çıkaracaktır. İçeride gelen kalite de istikrar ile bütünleşirse dışarıdaki başarıya yansıyacaktır. Yansıyacaktır ama anlamak isteyene...
Şampiyondan da bahsetmek lazım. Beşiktaş şampiyon olduysa - ki bu kişisel görüşümdür - bunun mimarı Mustafa Denizli'dir. Ernst ve Yusuf transferleri için değil bunu söylememin sebebi. İlk yarının sonlarında paraşütsüz düşüşe geçen takımın ikinci yarı şahlanabilmesidir ve bunun da en büyük sebebi transferler değil Mustafa Denizli'nin takımda yarattığı kuvvetli arkadaşlık duygusudur. Dünkü törende dahi yabancıların hepberaber tribunleri dolaşıp üçlü çektirdiğini görmek, sahaya çıkışlarındaki ortak el işaretlerine dikkat etmek farkı görmek için yeterlidir. Ernst'in transferinden sonra Cisse'nin performansının yükselmesi "pabucun pahalı gelmesi"nden değil bu ikilinin aynı evde konaklamasını sağlayıp gerekli bağın önce saha dışında kurulmasını sağlayabilmiş olmaktandır. Yüzüncü yılda Zago ve Ronaldo önderliğinde kurulan bu bağ 6 sene sonra Mustafa Denizli sayesinde tekrar kurulmuştur. Her yaşgünü, her hızlıtüketim amaçlı gün (bkz. babalar günü ) bahane olarak kullanılıp beraber vakit geçirlmiştir. Mustafa Denizli yüksek olmayan egosuyla patron havasında takılmamış, en ucuz tabiriyle konsomatris gibi masaları dolaşmış aile havasına bir baharat olmaya çalışmıştır. Çünkü şişik egoların insanı hedeflerinden saptırdığını başından geçen büyük deneyimler sonrası en iyi bilenlerden biridir.
Tüm pozitif geribildirimler kümülatif olarak negatiflerin üstünü örtünce ortaya şampiyonluk çıkmıştır ama bu işin bittiği anlamına gelmemeli. Zira bu takım CL'de direk gruplara katılacak ve her bölgeye ciddi takviyelere ihtiyaç duymaktadır. Elindeki kadroya sağlam takviyeler yapacagı kesin olan diğer yurtiçi rakipleri de düşünürsek, işler seneye biraz daha zor olabilir.
Son sözde başkana. Evet ağlıyor çünkü çok emeği geçti. Evet ağlıyor çünkü çok tenkit edildi, çok küfür yedi. Evet ağlıyor çünkü sonunda başardı. Ama hala birşeyler eksik, birşeyler yapay geliyor bana. Bütün başarısızlıklarda suçu tek aramadağı kendisi başarıda hemen en öne çıkıyor. Takımı Akaretler'den stada getiren otobüsün bile üstüne çıkıp en öne geçiyor. Ama atladığı birşey var. Tarih onun gibileri değil Seba gibileri hatırlıyor ve yazıyor. Büstler, heykeller artık kolay dikilse de insanın aklında sadece Büyük Başkan'lar kalıyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder